BÖLGENİN DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI

Ç A Y C U M A B E L E D İ Y E S İ

     Çaycuma, Bitinya ile Paflagonya olarak adlandırılan iki eskiçağ bölgesinin birleştiği noktada yer almaktadır. İki bölgenin sınırını kimi kaynaklara göre Filyos, kimine göre de Bartın Irmağı oluşturmaktadır. Buna göre ırmakların batı yakası Bitinya, doğu yakası ise Paflagonya olarak adlandırılır. Hititlerden Friglere, Lidyalılardan Perslere, Romalılardan Bizanslılara birçok devletin hükümran olduğu bölge, farklı kültür ve medeniyetlerin yaşam alanı bulduğu önemli bir yerleşim alanıdır.

Havalide, “Palalar” adı verilen ve “Palaca” konuşan bir ulusun yaşadığından söz edilirken, bazı kaynaklar Devrek’ten Çaycuma’ya uzanan havzaya, Hititler döneminde, “Palla” adı verildiğini belirtilmektedir.(1) Bölgeyle ilgili bilenen en eski bilgi, M.Ö. 1200 yıllarına dayanır. Bu tarihte Balkanlar’dan Karadeniz kıyılarına doğru göç eden Balkan kökenli Frigyalılar bölgeyi ele geçirir. Daha sonra Batı Karadeniz sahillerini istila eden Kimmerler, Frigyalıları yener ve coğrafyanın yeni sahibi olur. Bölgede egemenlik kuran bir başka ulus da Lidyalılardır. M.Ö. 6. yüzyılda, Kızılırmak’a kadar sınırlarını genişleten Lidya Devleti, Bitinya ve Paflagonya bölgelerini de sınırları içine katar.(2)

Çaycuma’nın antik çağlardaki en önemli yerleşim alanı olan Filyos kentinin, Miletos’dan gelen kolonistlerce, M.Ö 7. yüzyılda, kurulduğu kabul edilir. Kentin, başlarında Tios adında bir rahip bulunan Miletoslular tarafından kurulduğu ifadesi birçok kaynakta yer alır. Antik çağların ünlü tarihçisi Arrianus Filyos için “Ion menşeili bir Grek kenti” tabirini kullanırken kentin adı farklı kaynaklarda farklı şekillerde söylenir. Memnonis ve Pomponius Mela “Tios” olduğu konusunda hemfikirken, Claudius Aelianus  ve Ptolemy “Tion”, Plinius “ Tium”, Strabon ve Skylax  ise “Tieion” olduğunu belirtir. (3)

Strabon kentte “Kaukon” adıyla bilinen bir kavmin de yaşadığını belirtmektedir. Bölgede Kaukonların dışında “Bebrykler” adlı bir kavmin daha yaşadığı ve bunların Erken Demir Çağı’nda bölgeye gelen Frigler’in kalıntıları olduğu da bazı kaynaklarda bulunmaktadır. Tios’u da içine alan Batı Karadeniz bölgesi, M.Ö. 7. yüzyılda Kimmerler’in istilasına uğrar. Kimmerler’den sonra bölgede bir müddet Lidya egemenliği görülür. Lidyalılar’ı sırasıyla Persler ve Bithynialılar takip eder. (4)

Kent ilk defa M.Ö. 4. yüzyılda, Herakleia Pontike’nin (Ereğli) egemenliği altında sikke basmaya başlar. Herakleia Tiranı Dionysios’un ölümünden sonra tahta geçen karısı Amastris’in kendi adıyla kurduğu birliğe katılsa da kısa süre sonra ayrılır. Bir müddet Bithynia Krallığı’nın egemenlik alanı içinde kalan antik kent, VI. Mithridates zamanında Pontus Krallığı’nın işgaline uğrar. Uzun yıllar boyunca bazen Pontus bazen de Bithynia devleti arasında el değiştiren kent M.Ö. 70 yılında Romalı General Aurelius Cotta tarafından Roma’nın egemenliği altına alınır. Tios-Tieion, Bizans İmparatorluğu döneminde bir piskoposluk merkezi olarak dikkat çeker. (5)

      Antik çağlar boyunca Karadeniz’de önemli bir liman kenti durumunda olan Tios-Tieion, nehir ve deniz taşımacılığı sayesinde balık, şarap, tahıl gibi ürünlerin ticaretinin yapıldığı bir merkez durumundadır. O çağlarda adı “Billaios” olan Filyos Nehri’nin denizle buluştuğu noktada oluşturduğu delta ile nehir vadisi boyunca uzanan bereketli araziler kente çok büyük bir zenginlik katar. Billaios Nehri ayrıca ticari bir suyoludur. İç bölgelerden elde edilen katma değeri yüksek ürünler, nehir vasıtasıyla limana getirilip, buradan başka ülkelere nakledilir. Antik kaynaklara göre, Tios halkının geçim kaynakları arasında deniz-nehir ticareti, tarım, balıkçılık ve şarap üretimi bulunmaktadır. (6)

Roma İmparatorluğu, M.S.395’te, dini tartışmalar sonucu Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu şeklinde ikiye ayrılınca, Anadolu, aynı zamanda Bizans Devleti olarak da bilinen Doğu Roma İmparatorluğunun sınırları içinde kalır. Anadolu’nun diğer birçok bölgesi gibi, Paflagonya ve Bitinya bölgeleri de ilk dönemlerden beri Müslüman Araplarla Bizanslılar arasında mücadele alanıdır.  714’te Abbas b. Velid komutasındaki Emevilerin, 831’de Abbâsî Halifesi Memûn’un Anadolu’da çıktığı fetih hareketlerinde Karadeniz Ereğli’sine kadar geldikleri bilinmektedir. Ancak, bu fetihler kalıcı olmayıp, sadece askeri ve siyasi üstünlük sağlamak amacıyla yapılmış girişimlerdir. (7)

1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türk boyları kitleler halinde Anadolu’ya akmaya başlar. 1075’te Anadolu Selçuklu Devleti kurulurken kimi tarihçilere göre Sultan Alpaslan’ın, kimilerine göre Süleymanşah’ın komutanlarından Emir Karatekin, Sinop ve Çankırı’dan sonra, 1084’te, Ulus, Bartın, Devrek topraklarını da ele geçirir. Ancak iç karışıklıklardan yararlanan Bizanslılar bölgeyi tekrar geri alır. 13. yüzyılın sonlarına doğru Ereğli dışında Batı Karadeniz’in tamamına yakını Türklerin eline geçmiştir. Bu dönemde Çaycuma bölgesine Çobanoğulları Beyliği hâkimdir. Ancak bu hâkimiyet uzun sürmez. 1309’da bölgeyi ele geçiren Candaroğulları Beyliği, Çobanoğullarının egemenliğine son verir. Bir müddet Osmanlıların eline geçen bölge, Yıldırım Bayezid’in, 1402’deki Çubuk Savaşı’nda Timur’a yenilmesi üzerine yeniden el değişir. Egemenlik alanlı Sinop’la sınırlı kalan Candaroğulları Beyi İsfendiyar, savaşı kazanan Timur’un hâkimiyetini tanır. Bunun karşılığında da eski toprakları kendisine geri verilir, bölge, böylece yeniden İsfendiyaroğulları olarak da bilinen Candaroğullarının hâkimiyetine girer. Bölgenin tümüyle Osmanlı topraklarına katılması, Candaroğulları Beyliği’ni de ortadan kaldıran Fatih Sultan Mehmet döneminde gerçekleşir.

“Çeharşenbe” (Çarşamba) nahiyesi olarak Osmanlı idari sisteminde yer alan Çaycuma’nın, 1519 ve 1530 yıllarına ait tahrir defterlerinde Bolu livası Hızırbeg İli sancağının Devrek kazasına bağlı bir nahiye olduğu görülmektedir. (8) Yerel tarihçi Sadi Uyar’ın bir makalesinde verdiği bilgilere göre, 1620’den itibaren, idari yönden Hızırbeg İli diye tanımlanmayan bölgenin kariyelere bölündüğünü, bu kariyelerinse, Devrek, Çarşamba, Yılanluca, Dirgene-ma’a Sekiz Divan, Hisarönü olduğunu yazar. Uyar aynı makalesinde, 1694 Yıllarında ağırlaşan vergilere karşı halkın tepkisinin oluştuğunu belirterek, Bolu sancağının her kazasında seçilen birer vekil Edirne’de defterdar Halil Efendi sarayında , kadı askerlik mahkemesince gönderilen kadı Hızır Efendi bin Osman Efendi’nin riyaset ettiği bir oturumda vergilerden indirimi gidilmesi hususunda pazarlık edildiğini yazar. Bu pazarlığa Çarşamba kazası ahalisinden Osman bin Halil ve Hisarönü kazası ahalisinden Ali bin Hüseyin katılmıştır. Uyar’ın Çaycuma ile ilgili verdiği bir diğer bilgi ise 1700’lü yılların ilk çeyreğinden itibaren ele geçen pek çok belgede Çarşamba’dan kaza diye söz edildiği yönündedir. (9)

1800’lü yıllar Çaycuma’nın idari statüsünün sık sık değiştiği yılardır.  Tarihi kayıtlara göre, 1831 yılında yapılan Osmanlı İmparatorluğu’nun yalnız erkelerin sayıldığı ilk nüfus sayımında Bolu sancağına bağlı Çarşamba kazasının nüfusu 4047’dir.(10) 1850’li yılarda yeni kurulan Viranşehir sancağına bağlanan Çarşamba nahiyesi aralarda küçük idari değişiklikler olsa da 1864’te çıkarılan Vilayetler Nizamnamesi’ne kadar bu statüsünü korur. 1864’ten sonra bölgenin kaderi gibi idari yapısını da belirleyen madenciliktir. İhtiyacı gibi giderek üretimi de artan kömürün çıkarılması için gerekli amele, direk ve hayvanların daha kolay temin edilip, naklinin yapılabilmesi için Ereğli, kaza haline getirilir. Çarşamba, Bartın ve Devrek kazaları 5 Ocak 1866’da Ereğli’ye bağlanır. O dönemlerde ilçenin bugünkü yerinde 50-60 hanelik bir köyün olduğu, daha sonra yapılan idari yapılanmada nahiye olarak gösterildiği bilinmektedir.

1869’da Bartın kazasına bağlansa da, Devrek nahiyesinin bağlı bulunduğu Bolu kazasına uzak olması nedeniyle hizmetlerin yürütümünde büyük sorunların yaşanması, bölgede, yeni bir düzenlemeyi gerekli kılar. Çarşamba, 1887’de, Devrek ile birleştirilip Hamidiye adıyla yeni bir kaza oluşturulur. 2. Abdülhamid’e izafeten ismi Hamidiye olan kaza merkezinin uzun tartışmalar sonrasında Devrek olmasına karar verilir ve Çaycuma idari taksimatta Hamidiye’ye bağlı nahiye olarak yer almaya devam eder.

1889 tarihli Kastamonu Vilayeti Salnamesinin 19. sayfasında Çarşamba hakkında şu bilgiler yer alır: “Devrek kadar muntazam olup, kasaba içinde 2 çarşı, 2 cami, 1 kilise ve 1 hamam vardır.”

Yine 1902 tarihli Kastamonu Vilayeti Umumi Salnamesi’nde, Çarşamba nahiyesinin Bolu sancağına bağlı kaza haline getirilen Zonguldak’a bağlandığı belirtilmektedir.

11.12.1911 tarihinde, yazışmalarda adı Samsun sancağı dahilindeki Çarşamba kazasıyla karıştığı için Çaycuma olarak değiştirilir. (11)

Bolu Müstakil Mutasarrıflığının ilk kez düzenleyip 1332’de (1916) yayınladığı Bolu Divanı Salnamesinde Çaycuma için, “Bolu dahilindeki nahiyelerin en muntazamı ve en büyüğüdür. 31 köyü, 11600 İslam, 370 Rum, 34 Ermeni olmak üzere toplam 12004 nüfusu vardır. Nahiye merkezi Çaycuma muntazam bir çarşı, 2 cami, 1 medrese, 3 sınıflı iptidai mektep ile 1 kilise ve 1 Rum iptidai mektebi, han, hamam gibi ihtiyaç hissedilen binaları ihtiva etmektedir. Bu durumuyla bazı kaza merkezlerinden çok farklı bulunmaktadır. Ahali pek istidatlı ve kabiliyetlidir. İlçe muhtelif tarihlerde değişiklik ve yeniliklere uğramışsa da tarihi değeri yoktur” denmektedir.(12)

Kurtuluş Savaşı’nda Kuvay-ı Milliye saflarında aktif olarak yer alan Çaycuma, uzun dönem Çaycuma Belediye Başkanlığı da yapan Tahir Efendi Başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile büyük yararlıklar gösterir.(13)

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da 21 yıl süreyle nahiye olarak kalan yörenin, kaza yapılması ilk kez, 30 Ocak 1935’te CHP’nin Zonguldak Vilayet Kongresi’nde gündeme gelir ve konunun kongreye götürülmesine karar verilir. Zonguldak İl Genel Meclisinde (Vilayet Umumi Meclisi) 19 Mart 1936’da, Çaycuma’da “kaza teşkilatı” kurulması kararı alınır. Ancak İçişleri Bakanlığı “ödenek yetersizliği” gerekçesiyle erteler. TBMM Genel Kurulu, 20 Temmuz 1944’teki oturumunda, Bartın’dan 21 köyü katıp, Karapınar’ı nahiye yaparak Çaycuma’yı kaza ilan eden yasayı çıkarır.  1 Eylül 1944’de resmen kaza olan Çaycuma’nın, o tarihte, 77 köyü ve 38604 nüfusu bulunmaktadır.

Devrek Tahrirat Kâtibi iken Çaycuma’ya atanan Nimet Altuğ, 7 Eylül 1944’de görevine başlar ve Kaymakam Hilmi Besim Tözyılmaz ilçeye gelip görevine başlayana kadar Kaymakam Vekilliği görevini de yürütür. Çaycuma Hükümet Konağı (Şimdiki öğretmenevi) 2 Nisan 1947 günü yapılan törenle hizmete açılır. Ardından Çaycuma’da gerçekleşen ilklerden bazıları şunlardır:

Çaycuma Dispanseri, Sağlık Müdürlüğü emrine verilen eski ilkokul binasında 20 Ocak 1945’te faaliyete başlar. Yine aynı yılın ilk haftasında, Sinop Memleket Eczanesi sahibi Eczacı Şükrü Sorgun Çaycuma’da eczane açar. 1947 yılında Çaycuma Spor kurulur.(14)

Kurtuluş Savaşı yıllarının Çaycuma’daki bir önemli ismi de Cevat Rifat Bey’dir. Cevat Rifat Bey, yüzbaşı rütbesi ile Milli Mücadele yıllarında karargâhı Çaycuma’da bulunan Bartın ve Havalisi Komutanlığına getirilir. 1920’de Çaycuma’ya gelir. Hakkında yazılan bir biyografiye göre,(15)  burada 12 bin kişilik bir birlik kurar. Kurduğu birlikle, Zonguldak’ı işgal eden Fransızlarla zaman zaman çatışmalara girer ve onların Anadolu’nun içlerine ilerleme planlarını bozar. Müslüman Fransız askerlerini ikna ederek kendi tarafına geçirerek Fransızların gücünün azalmasını sağlar.

Cevat Rifat Bey askeri hizmetlerin yanı sıra bölgenin sosyoekonomik kalkınmasına da yardımcı olur. Çaycuma nahiye merkezi ve köylerindeki halkın gayret ve fedakârlıklarıyla yapılıp, Temmuz 1920’de hizmete açılan hastanenin yapımına ön ayak olduğu gibi, altı derslikli okulun yapımına kendi maaşından katkı sunar. 1947 yılına kadar ilkokul olarak hizmet veren bu ahşap yapı, halk tarafından onarılarak, 1950 yılında ortaokul olarak kullanılmaya başlar. İyice eskiyen ahşap bina, 1964 yılında yıkılır. 1966’da yerine yine halk tarafından yeni bina yapılıncaya kadar 300 kadar öğrencisi Barbaros İlkokulu binasında ikinci öğretim olarak öğrenim görür.

1950 yılı yılında Tekel Binası (Şimdiki Atatürk İş Hanının olduğu yerde) yapılır. Maliyeti 120.000 liradır.

16 Kasım 1950’de Çaycuma Şehir Kulübü kurulur.

4 Nisan 1957’de Zonguldak Valisi Celalettin Ünseli’nin de katıldığı törenle Çaycuma’ya ilk defa elektrik verilir. Dönemin Belediye Başkanı Nihat Kantarcı ve İlçe Kaymakamı Halit Tokullugil yeraltı elektrik kablolarını sırtlarında taşıyarak devrinin önemli hizmetinin gerçekleşmesini sağlar.(16)

İlçenin gelişimi için önemli adımlardan biri de, 1964 yılında inşa edilen yeni Belediye binasıdır. Halen faaliyette olan bu yapı, Çaycuma’nın ilk betonarme binasıdır. Henüz Belediye Gelirleri Yasası’nın olmadığı dönemlerde kaynak yaratma modeliyle, altındaki dükkânların kirasının finansmana katkısı ile yapılmıştır. İlk zamanlar belediyeye kapasitesi fazla gelen binanın üst katı Tapu Dairesi ve bürolara tahsis edilir.

1965’te SEKA Kağıt Fabrikasının temelinin atılması sözcüğün tam anlamıyla bir dönüm noktasıdır. Fabrika Çaycuma’nın, dışarıdan göç almasına, dolayısıyla da nüfusunun artmasına, buna bağlı olarak da ilçenin büyümesine neden olur. Çaycuma’nın güneydoğusuna ve Filyos Çayı’nın karşı yakasına kurulan fabrikanın tümüyle merkezden kopmaması için önemli bir karar alınır. Bu karara göre sosyal tesisleri fabrika sahasına değil de, kent merkezinde at yarışlarıyla güreş müsabakalarının yapıldığı alana yapılır. Böylece fabrika kentin sosyal kültürel olarak şekillenmesine de katkı sunar. Aynı dönemde ihtiyaca cevap vermeyen, yeni Belediye binası yanındaki caddelerle, İstasyon ve SEKA caddeleri, dönemine göre “devrim” sayılabilecek bir uygulamayla duble yol genişliğine çıkarılır, granit parke ile kaplanır. Bu hizmetler, o dönemden günümüze kadar uzanan, Çaycuma’nın fiziki olarak şekillenmesine katkı sunan kalıcı kentsel gelişmelerdendir.

Çaycuma’da yakın yıllar boyunca en çok tartışılan konulardan başta geleni, hükümet konağının nereye yapılacağı hususu olmuştur. Şimdiki Öğretmenevi’nin olduğu yerin alt katı adliye, üstü hükümet binası olarak kullanılmaktadır. Son derece yetersiz olan bu binaların yıllarca nereye yapılacağı tartışılır ve dönem dönem plandaki yeri değiştirilir. Yer tartışmaları sürdükçe sorun daha da büyür. SEKA Kâğıt Fabrikası yapıldıktan sonra hızla büyüyen Çaycuma’ya yetmez hale gelir. Adliye, başka bir yapıya kiraya taşındığı halde sıkıntı giderilemez. Metin Yurtbay’ın ilk dönem Belediye Başkanlığı sırasında kronik sorun çözülerek halen hizmet vermeye devam eden hükümet konağının ve adliye binasının temeli 15.06.1988’de atılır. 18.09.1991’de de tamamlanarak hizmete açılır. Ancak günümüzde bu yapılar da hizmet için yetersiz durumdadır.

DEMİRYOLU

Irmak (Ankara) –Filyos arasındaki demiryolu 22.11.1935’de, Filyos-Çatalağzı arası 19.11.1936’da, Çatalağzı-Zonguldak arası da 1.10.1937’de açılır.(17) Demiryolunda Ankara-Zonguldak arasında önce kömürle başlayıp insanla devam eden taşımacılığın başlamasıyla İstasyon mevkiinin önemi artarken ilçeye ulaşım daha kolay hale gelir. Demiryolu, karayolu ağının çok yetersiz olması nedeniyle bölgenin ana ulaşımı olma özelliğini uzun süre sürdürür. Son yıllarda AB kredisiyle özellikle sinyalizasyon ağırlıklı yenilenme nedeniyle tamamen kapatılan demiryolu, eskisi kadar önemli olmasa da ulaşımda kullanılmaktadır.

ÇAYCUMA KÖPRÜSÜ

Çarşı merkeziyle (Çarşamba tarafı) İstasyon bölgesi (Perşembe tarafı) arasında büyük bir doğal engel olan Filyos Çayı geçişleri, önceleri “sal” ile daha sonraları ise “ahşap köprü” ile sağlanmaktadır. Salcılık bir dönemin mesleğidir. Nehrin üzerine ilk köprü, 1928’de, 546 metre boyunda, ahşap olarak inşa edilir. 1934’te selden zarar gören köprü imece usulüyle yeniden yapılarak boyu 600 metreye çıkarılır.

Her yıl selden yıkılıp yeniden yapılmak zorunda kalınan ahşap köprünün yerine modern bir köprü yapım işi, 1948 yılına kadar uzanır. 27 Ekim 1948’ 1 milyon 112 bin 125 lira 88 kuruş keşif bedeliyle ihaleye çıkarılan köprünün yapımı Nisan 1951’de tamamlanarak hizmete açılır.

Çaycuma Köprüsü için Mayıs 1951 tarihli “Karayolları Bülteni”nde şöyle bilgiler verilmektedir: “Karayolları 4. Bölge hudutları içinde Devrek-Çaycuma-Bartın yolunda, Filyos çayı üzerinde 255 metre açıklığında ve 8.40 metre genişliğinde betonarme Çaycuma köprüsü inşaatı bitmiş ve Genel Müdürlükten Muammer Tuğlu, Bölgeden Tevfik Madakbaş ve Kontrol Sami Bilge’den ibaret bir heyet tarafından da geçici kabulü yapılmıştır. Köprü, Amaç Ticaret Türk Anonim Şirketi’ne 16 Kasım 1949 tarihinde ihale edilmiş ve yüzde 18,77 tenzilatla sözleşmeye bağlanmış olup keşif bedeli 1 milyon 112 bin 115 lira 88 kuruştur. Filyos’un mansabına düşen bu köprü yerinde eski ahşap bir köprü mevcut bulunuyor ve her sene muazzam tamir ve masrafları icap ediyordu. Başta Zonguldak Valisi olduğu halde kalabalık bir halk kitlesinin içten gelen sevinçleri arasında köprü trafiğe açılmıştır.” (18)

İnşaatında Çaycuma’nın o zamanki gençlerinin işçi olarak çalıştığı köprü, “betonarme gerber kirişli” olarak inşa edilir. (Gerber kirişli sistemin avantajı, köprü ayaklarında oturma olması halinde, sistemin yatay taşıyıcı kirişlerinin yatay ve düşey hareketlerine izin vermesidir.) Böylelikle İstasyon mevki ile çarşı merkezinin sağlıklı bir şekilde bağlantısı yapılır.

Uzun yıllar önemli hizmet gören bu köprünün mansap tarafına, 2009 yılında 14 m. platform genişliğinde forekazık ayaklı yenisi yapılır. Birlikte kullanılmaya devam ederken 6 Nisan 2012 tarihinde, bazı ayakların altının boşalması nedeniyle, eski köprünün bir bölümü çöker. Kültür varlığı niteliğindeki bu sanat yapısının kalan kısmı tümüyle yıktırılır. Elzem olmadığı halde yerine bir başka köprü yaptırılarak bu yapı tamamen tarihe karışır. 15 kişinin ölümüyle sonuçlan facia, kent belleğine, Çaycuma’nın en acılı günlerinden biri olarak geçer.

SALTUKOVA HAVAALANI

1942 yılında ikinci Dünya savaşı sıralarında Saltukova’ya (Kokaksu) askeri amaçlı havaalanı yapılır. Bu havaalanından 1950’li yıllardan itibaren 1960’ların başına kadar THY tarafından İstanbul-Kastamonu-Ankara arasında yolcu taşımacılığı yapılır. Daha sonra atıl hale gelen alan, seyrek de olsa askeri amaçlar dışında kullanılmaz. 1992 yılında STOL havaalanı olmak üzere 800 metre pist uzunluğunda ihaleye çıkarılır. Ardından mevcut pist uzunluğu olan 1350 metreye, hemen ardından da o dönemdeki RJ 100 uçaklarının inebilmesi için 1830 metreye çıkarılır. 1995’te yeni pist inşaatı bitirilir. Aynı yılın sonunda terminal binası ihale edilir. 1997 yılında, pist inşaatını da yapan Çaycuma Firması Koçkan İnşaat Ltd. Şti tarafından, terminal binası ve kule inşaatı teslim edilir. 21 Mayıs 1998 tarihinde bölgenin maruz kaldığı büyük sel felaketinde havaalanı ve tesisleri, tarihte ilk defa, yaklaşık 2 metre yüksekliğinde su baskınına maruz kalır. 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremden ve bu sel felaketinden tesisler hiçbir zarar görmez. Mart 1999’da zamanın başbakanı Bülent Ecevit tarafından hizmete açılan yeni havaalanı, hiçbir uçak seferi düzenlenmeden 2002 yılı ocak ayında yine aynı Başbakan tarafından kapatılır. 2006 yılında dönemin Valisi Yavuz Erkmen önderliğindeki teşebbüs ile özelleştirilerek, ZONHAV ULUSLARARASI HAVAALANI olarak yeniden hizmete girer. Zaman içinde ortak ve sermaye yapısı önemli değişiklikler gösteren şirketin kontrolündeki havaalanından, halen nisan-kasım arasında Almanya’ya seferler düzenlenmekte, maalesef hala yurtiçi ulaşım yapılamamaktadır.

KARAYOLU

Çaycuma coğrafi konumu itibarıyla bölge ulaşımının merkez noktasıdır. Bartın-Karabük-Zonguldak üçgeninin ağırlık merkezinde yer almaktadır. İlçelerini Zonguldak’a il merkezine bağlayan karayolu ulaşım yatırımlarının yapım seyri oldukça gecikmelidir. 1960’lı yıllara gelinceye kadar Çaycuma-Zonguldak karayolu ulaşımı, Beycuma üzerinden, 1940’lı yıllarda insan gücü ile yapılmış olan  “şose” tarzı bir yol ile bağlıdır. Meşakkatli yolculuğun süresi 5-6 saati bulmaktadır. Güdüllü- Sapça köyleri üzerinden 1960 yıllarda açılan ve “Kırat yolu” adıyla bilinen yol, 26 km uzunluğu ile önceki Beycuma güzergâhına göre yolculuğu oldukça kısaltır. 1970’li yıllarda inşa edilen Devrek-Zonguldak yoluna Bakacakkadı mevkiinden bağlanan Çaycuma, şimdilerde bu hattı kullanmaktadır. Bu yolla Zonguldak yolunun uzunluğu 45 km’ye çıkar, ancak standardı yükseldiği için süresi de kısalmıştır.

Çaycuma’da öteden beri eğitim kurumları bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulun belgelerden, Hristiyan tebaanın kiliselere bağlı olarak eğitim kurumu oluşturdukları, kendi müfredatlarına göre çocuklarını eğittikleri anlaşılmaktadır. Bu dönemlerde, nahiyede, hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar için mektepler bulunmaktadır. İlçedeki eğitimle ilgili ulaşabildiğimiz eski bilgilerse M. Zekai Konrapa’nın “Bolu Tarihi” adlı kitabında bulunmaktadır. Konrapa’nın Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak verdiği bilgiye göre, Çaycuma’daki Rüştiye mektebinde, 1883’de 87, 1887’de ise 51 öğrenci eğitim görmektedir.(19)

Zonguldak Milletvekili Tunalı Hilmi bey, Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra da, uzun dönem ilk mekteplerle eğitim verilen Çaycuma’da bir yatılı okul açılması TBMM Başkanlığına bir önerge verir. Meclisin 7 Mart 1925 tarihli oturumunda Maarif Vekaleti (Milli Eğitim bakanlığı) bütçesi görüşmesi sırasında söz alarak, önergesini, “Arkadaşlar! Devrek kazasında Çaycuma vardır. Burada bu sene hiç kimse sıtma yüzü görmemiştir. Havası, suyu o kadar iyidir. Burada beş tane bina var, çürüyor. Birisi bir dispanser binasıdır ki, Mücadele-i Milliye zamanında yapılmaya başlanmış fakat tamam olmamıştır. İkincisi Askerî Dairesi yahut Daire-i askeriyedir. Üçüncüsü deppoydur. Bu dispanserler yeniden yapılan ilk mektebe merbut olmak üzere. (Türkçe söyle sesleri) Arkadaşlar! Tekrar söylüyorum, benim kalemim 25 – 30 yıldan beri o melez, uydurma lisandan kurtulmuştur. Fakat ben muhitinizden kurtulmadım ki, dilim de o melez Türkçeden kurtulsun. Efendim! Mektep yapılırken, muallimler için bir ev yapılmıştır, tamam değildir. Dispanserler yapılırken doktorlar, memurlar için bir ev yapılmıştır, tamam değildir. Vekil Beyden rica ediyorum, bir takrir takdim ediyorum. Burada, Türkiye’de bulunmayacak derecede mükemmel bir ilk yatı mektebi açılabilir, yapılabilir. Bu binalardan istifade etsin” şeklinde ifadelerle savunsa da, okulun açılması yönünde karar çıkartamaz.(20)

İlk Ortaokul: Çaycuma Ortaokulu

Çaycuma’da eğitim-öğretim hizmetlerinde ilerlemeler sağlanması ancak kaza teşkilatı kurulduktan sonra mümkün olur. 1948 yılı başında, vatandaşların yoğun baskısı sonucu dispanser olarak kullanılmakta olan eski ilkokul binasının onarılıp ortaokula tahsis edilmesine karar verilir. Halk, Yüzbaşı Cevat Rifat’ın Kurtuluş Savaşı yıllarında yaptırdığı okulun, ortaokul olarak faaliyete geçmesi için aralarında para toplar, eski ilkokul binasını tamir ettirir ve okulun hazır olduğunu bildirerek bakanlıktan öğretmen ister. Çaycuma Ortaokulu, 29 Ekim 1950’de, Cumhuriyet Bayramı’nda açılır.(21)

İlk Lise: Çaycuma Lisesi

İlçenin liseye kavuşması ise çok uzun yıllar sonra, bu okula, 1972’de lise statüsü kazandırılmasıyla olacaktır. Çaycuma Lisesi olarak faaliyete başlayan okul, 1982 yılında Pehlivanlar Mahallesi’ndeki yeni binaya taşınır. 1991-1992 öğretim yılında ortaokul eğitimine son verilir. Eğitimin devam ettiği yapının güvenlik yönünden tehlike arz etmesi üzerine 2007 yılında boşaltılarak yanına yapılan prefabrik yapıya taşınır. Halen Nihat Kantarcı Anadolu Lisesi olarak faaliyetlerini sürdüren okul, 2013-2014 öğretim yılında İstasyon mevkiindeki yeni binasına taşınır.(22)

Barbaros İlköğretim Okulu 1927 yılında Devrek İlçesine bağlı Çaycuma Mektebi adı ile eğitim öğretime başlamış, 1945 yılında yeni bir okul yapılarak İsmet İnönü İlkokulu olarak adı değiştirilmiştir. 1950 yılında Merkez İlkokulu, 1960 yılında Barbaros İlkokulu, 1997 yılında 8 yıllık eğitime geçilmesi nedeniyle Barbaros İlköğretim Okulu olmuştur. Bu okulumuz ilk mezunlarını  1929 yılında, son mezunlarını 1997 yılında vermiştir. 5 sınıflı ilkokuldan mezun olan öğrenci sayısı ise 2704’ tür.(23)

Kutlutaş İlköğretim Okulu 1970’de Çaycuma Kâğıt Fabrikasını yapan “Kutlutaş İnşaat Şirketi” tarafından yapılarak Milli Eğitim Bakanlığına bağışlanmıştır.1997 yılına kadar 5 sınıflı ilkokuldan mezun olan öğrenci sayısı 1913’ tür. Bu iki okul daha sonra birleştirilerek Barbaros-Kutlutaş İlkokulu adını alır. Mevcut yapının yetersizliği nedeniyle  iki ayrı binadan Barbaros bölümü yıkılarak yerine yeni bir okul binası yapımına 3 Temmuz 2000’de başlanır.  2002-2003 öğretim yılında geçici olarak toplam 35 şube ile eğitim öğretime başlayan okul bodrum katıyla birlikte 5 kat olup, tüm bölümleri mevcuttur. Bugün 1 müdür, 2 müdür yardımcısı, 60 öğretmenin görev yaptığım eğitim kurumu Barbaros Kutlutaş Ortaokulu adıyla eğitime devam etmektedir. (23)

Çaycuma’nın bir diğer okulu Mimarsinan İlkokulu, 1956 yılında öğrenime başlar. 5 yıllık bu okul 2012 yılında ortaokula dönüşür. 2014 yılından bu yana hayırsever Bülent-Belgin Kantarcı’nın önemli bir bölümünü yaptırıp bağışladığı yeni binasında faaliyet yürüten okul, 20 derslik, 40 öğretmen, 1 kütüphane, 1 Bilişim Teknolojileri sınıfı ile hizmetlerini sürdürmektedir. (24)

İlk Anadolu Lisesi: Çaycuma Anadolu Lisesi

Çaycuma’da ilk Anadolu Lisesi, 1992-1993 öğretim yılında, Çaycuma Anadolu Lisesi olarak, geçici bir binada açılır. 1994-95 öğretim yılında Yurtbay Eğitim Vakfı tarafından yaptırılan modern binaya taşınan okul, faaliyetlerini halen Oktay ve Olcay Yurtbay Anadolu Lisesi adıyla sürdürmektedir. 18 derslik, 2 laboratuvar, 1 kütüphane, 1 bilişim teknolojileri sınıfı, 1 müzik, 1 resim sınıfı, 1 konferans salonu bulunan okulun eğitimci kadrosunda 31 öğretmen bulunmaktadır.  (25)

Ortaöğrenimde eğitimin niteliğini artıran bir diğer okul Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası Fen Lisesidir. 2010 yılında Anadolu Öğretmen Lisesi olarak geçici yapılarda eğitime başlayan okulun yapısı Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası tarafından yaptırılır. 2010 yılında başlayan inşaat iki yıl içinde tamamlanır. Resmi açılışı 2013’te yapılan okul, Çaycuma’nın hem eğitim, hem de fiziki yapı itibariyle en nitelikli lisesidir. 2015 yılında Fen Lisesine dönüştürülen okulun robotik kodlama ve bilişim, fizik, kimya, biyoloji laboratuvarları,  resim ve müzik atölyeleri, z- kütüphanesinin yanında futbol, basketbol, voleybol, masa tenisi, oryantiring, bocce gibi spor dallarında spor alanları ve sahaları mevcuttur. Öğrenciler, okulda, normal eğitimin yanı sıra satranç, robotik kodlama, şiir, tiyatro, müzik, resim, deney, spor, akıl ve zeka oyunları gibi aktivitelerde de bulunabilmektedir.(26)

Çaycuma’da Mesleki Eğitim

Yıllar içinde Çaycuma’da eğitim çeşitlenir. Pehlivanlar Mahallesinde, 1972’de inşaatına başlanan Çaycuma Endüstri Meslek Lisesi, Tesviye bölümüne alınan 120 öğrenci ile öğrenime açılır. 1979/1980 öğretim yılında Elektrik Bölümü ilave edilen okulda,  1983/1984 eğitim öğretim yılında, bölge işgücü ihtiyacına cevap verebilmek üzere Metal İşleri ile Mobilya ve Dekorasyon Bölümleri açılır. 1996/1997 eğitim öğretim yılında ek atölye ve derslikler faaliyete geçirilen okula, 1997/1998 eğitim öğretim yılında da Teknik Lise, Bilgisayar ve Endüstri Meslek Lisesi Konfeksiyon Bölümleri, 2002/2003 eğitim öğretim yılında Elektronik Bölümü açılır. 2006/2007 eğitim öğretim yılında modüler sistemin uygulanmasıyla bölümleri alanlara dönüştürülerek yeni bir yapılanmaya gidilen okul, 1 Mayıs 2014 tarihinden itibaren de “Çaycuma Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” adıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.(27)

Çaycuma’da mesleki alanda eğitim veren bir diğer okul, Şehit Aydın Berber Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesidir. Yabancı dil bilir nitelikli ara eleman yetiştirmek, bölgedeki kamu ve özel sektöre ait kuruluşların nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak üzere, 1992-1993 öğretim yılında,  “Anadolu Ticaret Meslek Lisesi” adıyla açılan okul, 2006-2007 öğretim yılından itibaren Bilgisayar Alanı/Bilgisayar Programcılığı Dalı ile birlikte Bilişim Teknolojileri Alanı/Web Programcılığı Dal’ında eğitime devam etmektedir. 2014-2015 eğitim-öğretim yılı itibarıyla “Şehit Aydın Berber Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olarak faaliyetlerini sürdüren okul 225 öğrenci kapasitelidir. (28)

Çaycuma Halk Eğitim Merkezi 1967’de eğitime başlar. 1980’de şu andaki binasına taşınan ve halen Çaycuma Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam Sanat Okulu  olarak faaliyetlerini sürdüren okul, başta yöresel dokuma pelemet bezi üretimi olmak üzere pek çok alanda mesleki eğitimi alanında hizmet vermektedir.(29)

Çaycuma’da Yükseköğretim

Çaycuma’da yükseköğrenim faaliyeti, 11.07.1992 tarihli Karaelmas Üniversitesinin kuruluş yasası ile Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olan il merkezindeki Zonguldak İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin, Çaycuma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını almasıyla başlar.

Şimdiki adı Bülent Ecevit Üniversitesi olan Karaelmas Üniversitesi Çaycuma Meslek Yüksekokulunun, 1994 yılında temeli atılır, 2002-2003 eğitim-öğretim yılında Kayıkçılar Köyü mevkiindeki dokuz yüz bin metrekarelik arazinin içindeki yerleşkede eğitim-öğretim faaliyetlerine başlar. Yüksekokul, şu an bünyesinde bulunan 8 bölüm 16 program ve 2260 kayıtlı öğrencisi ile faaliyetlerine devam etmektedir.

Karaelmas Üniversitesinin 2002-2003 öğretim yılında Çaycuma Meslek Yüksekokulunu öğrenime açması, ilçenin eğitim kadar ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine de katkı yapan bir unsur olarak öne çıkar. Başlangıçta İşletme ve Muhasebe olmak üzere 2 program ve 111 öğrenci, 4 öğretim elemanı ile öğretime başlayan okul, kentsel yaşamda önemli bir yer tutar. Bünyesinde modern, teknolojik imkânlarla donatılmış derslikler, konferans salonu, kütüphane, uzaktan eğitim sınıfı, uygulamalı araştırma merkezi, mobilya ve dekorasyon atölyesi, bilgisayar laboratuvarları, çağrı merkezi laboratuvarı, kimya ve mikrobiyoloji laboratuvarları, bulunmaktadır. Bunların yanı sıra öğrencilerin sosyal faaliyetlerde bulunabilecekleri spor salonu, basketbol sahaları, bahçe satranç takımı, halı saha, yemekhane ve kantin mevcuttur.(30)Yıllar itibari ile sürdürülebilir bir gelişim gösteren Çaycuma Meslek Yüksekokulu program sayısını ve buna bağlı olarak öğrenci sayısını sürekli artırır akademik ve idari kadrosunu da genişleterek güçlendirir. ÇMYO bugün 7 bölüm 10 önlisans programı ve 2000’in üzerinde kayıtlı öğrencisi ile eğitim-öğretim faaliyetlerine devam etmektedir.

Eğitimin devam ettiği bölümler şunlardır: Büro Yönetimi ve Asistanlığı Bölümü, Çağrı Merkezi Hizmetleri Bölümü, Sosyal Güvenlik Bölümü, Ormancılık ve Orman Ürünleri Bölümü, Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik Programı, İnsan Kaynakları Yönetimi Programı, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı, Sivil Havacılık Ulaştırma İşletmeciliği, İç Mekân tasarımı Programı. Yapılanma çalışmaları devam eden Çaycuma Sivil havacılık Meslek Yüksek Okulunun2020-2021 akademik yılından itibaren eğitim öğretim faaliyetlerine başlaması planlanmaktadır.

Bülent Ecevit Üniversitesi Çaycuma yerleşkesinde ileriye doğru atılmış en önemli adımlardan biri de, Gıda Mühendisliği Bölümünün kurulmasıdır. Yükseköğretim Yürütme Kurulunun, 19.03.2014 tarihli toplantısında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Mühendislik Fakültesi bünyesinde, Gıda Teknolojisi Anabilim Dalı ile Gıda Bilimleri Anabilim Dalı açılması uygun bulunur. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında bu dallarda lisans programı açılır ve bölüme 52 öğrenci alınması ile eğitim-öğretime başlanır. Program kontenjanı 50 kişi olup eğitim süresi 4 yıl, diliyse Türkçedir. Ayrıca isteğe bağlı İngilizce hazırlık eğitimi de verilmektedir. Binası hayırsever işadamı Zeki Yurtbay tarafından yaptırılan ve Sakine-Şevki Yurtbay Gıda Araştırma Merkezi ve Gıda Mühendisliği adıyla öğrenime devam bölümde iki anabilim dalı bulunmaktadır. 4 öğretim üyesi ve 1 araştırma görevlisinden oluşan akademik kadroyla çalışmalarını sürdüren Gıda Mühendisliği Bölümü Temmuz 2019 itibariyle Merkez Farabi Kampüsü Mühendislik Fakültesi binasına taşınmıştır.(31)

Kültürel Yapı
YAŞAM

Çaycuma’nın kendine özgü yasayış ve davranış biçimi vardır. İlçe merkezinden köylere doğru gidildikçe yaşam biçimleri bazı farklılıklar gösterir. Tarih boyunca göç alan, adeta bir kavimler kapısı olan bölgede, son yüzyıllarda uygulanan iskân politikalarıyla da gelen insanların oluşturduğu kültürel farklılığın izlerini görmek mümkündür.  Bir maden değil madenci kenti olan Çaycuma’da iki yüzyıldır maden işçiliği yapılmaktadır. Üretimde benzer aletler kullanıldığı için üretim biçimi birbirine çok yakın olan tarım ve madencilik, ilçenin üretim kültürünü oluşturur. Madencilik yakın zamana kadar, babadan oğula aktarılan bir kültürel birikimi de ifade etmektedir. Bu birikim nedeniyle, Çaycumalılar, yalnızca Zonguldak Kömür Havzası’nda değil, dünyanın her yerinde yerinde maden işçisi olarak çalışmaktadır. Zonguldak kömür havzasında “Bir ayın bir bölümünde madende, bir döneminde köyde” şeklinde uygulanan dönüşümlü (münavebeli) maden isçiliği, sosyo-kültürel yaşama damgasını vuran, biçimlendiren olguların başlıcasıdır. Bu çalışma örüntüsü, kırla kent yaşamının belirgin şekilde ayrışmasına engel olmuş, sosyolojik olarak “köylü-işçi” olarak tanımlanabilecek insan tipini ortaya çıkarmıştır. Maden işçiliği nedeniyle erkeğin önemli oranda tarımdan kopması tarımsal etkinliklerde kadın emeğinin öne çıkmasına neden olmuş, bu da, kadının da belirleyici şekilde içinde olduğu, hayatın her alanında söz sahibi olduğu bir toplumsal yapının ortaya çıkmasını sağlamıştır. İki yüzyıldan beri maden işçiliği yapılan bölgede, 1970’li yıllarda SEKA’nın da üretime geçmesiyle endüstri toplumunun kültürel izleri de belirginleşen ilçede, kültürel olarak bir homojenlik söz konusudur. Bu nedenle Çaycuma ilçe merkezindeki bir vatandaşla, Çaycuma’nın herhangi bir köyünde yaşayan vatandaş arasında gündelik hayat içinde, belirgin davranış farklılıkları yoktur. Endüstriyel süreçlerle çok erken tanışan Çaycuma insanı farklı kültürlere karşı hoşgörülü ve değişime açıktır. Tüm ülkede olduğu gibi Çaycuma’da da yerel ağız özellikleri yavaş yavaş unutulmakta, İstanbul lehçesi belirgin şekilde hâkim olmaktadır.

KÜLTÜREL YAŞAM

Çaycuma Zonguldak’ın ilçeleri arasında en çok kültürel etkinliğin gerçekleştirdiği ilçe durumundadır.  Amatör tiyatroların yanı sıra pek çok tiyatro ekibi gösterilerde bulunmak üzere ilçemize gelir. Çaycuma’da öteden beri sanatsal etkinliklere yakın ilgi ve sevgi vardır. Halkevi, daha sonra Halkodası, ardından Çaycuma Gençler Birliği, 1950’lerden sonra da Çaycuma Güzelleştirme Cemiyeti’nin öncülüğünde Çaycuma’da tiyatro, resim ve fotoğraf sergileri, konserler başta olmak üzere pek çok sanatsal etkinlik gerçekleştirmektedir. Halen Belediye bünyesinde Rahvan At Yetiştiricilik ve Binicilik Topluluğu, Çaycuma Bisiklet  Topluluğu gibi gruplar faaliyetlerini yürütmektedir.

Bando

ŞİVE

Yörede bu konuyla ilgili ilk çalışmaları yapan Hamit Kalyoncu’ya göre, Zonguldak yöresindeki yerel ağız özellikleri, tarihsel süreçlerdeki toplumsal yapılanmalardan izler taşır. Bölgenin 11 ve 12. yüzyıllarda başlayan Türkleşme sürecinde, ticari ve siyasi ilişkiler bir sonucu Oğuz-Türkmen boylarının yanı sıra, Kıpçak-Kuman gruplarının yerleşmesinden de söz edilir. Bugünkü Zonguldak il sınırları içerisinde Bartın Ağzı ile birlikte Çaycuma Ağzı ve Devrek-Ereğli-Zonguldak Ağızları olarak iki ayrı ağız özelliği görülür. Anadolu ağızlarında 11. yüzyıldan beri çeşitli değişimlerle varlığını koruyan “nazal n” sesi bu bölgede de görülür. Devrek ve Ereğli yöresinde görülen nazal (genzel) “n” sesi, Çaycuma ağzında “y” sesine dönüşür. Belirgin özellik olarak iç seste “g” sesini “v” sesiyle değişimi (Oğuzca, Kıpçakça ve 13. yüzyıl Kumancası) ile genzel “n” sesinin iç ve son seste, ikinci şahıs iyelik eklerinde, gelecek zaman ve şart kipinin ikinci şahıslarında, gelecek zaman ve emir kiplerinde, hatta doğrudan doğruya sözcük köklerinde düzenli biçimde “y” sesine dönüşmesi Urfa-Denizli ağzı ile Kıpçakça ve günümüzdeki devamı Karaimce ile benzerlikler gösterir.

KIYAFET ÖZELLİKLERİ

Geçmiş dönemlerde Çaycuma’nın kırsal kesimde günlük dış giysi genellikle basma, pazen divitin; iç giysiler ise evlerde dokunan keten (Karadeniz Ereğli’de elpek bezi, Çaycuma’da pelemet bezi) ya da pamukludandır. Başa önce fes giyilir, fes üstüne oyalı yemeni (abacuk) üzerine de tülbent (yazma) bağlanır. Çevresi metal pullu, renkli boncuklu, oyalı olan tülbentlere “atça”, sarı, yeşil renkli dallı pullu olanlara da “çatkı” denir. Gömlek adı verilen ve dizlere kadar uzanan iç giysi sıfır yaka, önden düğmeli, yaka, kol ağızları ve önleri dantelle süslüdür. Özel günlerde üstü sim işlemeli “telli yelek”, “kutnu yelek” (İpekle karışık pamuklu kumaş) giyilir. İpekli kumaşa sırma ile işlenmiş cekete benzer yelek olan “kapale” ile “ustufa” geleneksel kadın giysilerinin özgün biçimlerindendir. Ustufaların içi pamuk astarlı olup, kol ağızları, yakası dantelli ve önü boydan boya açıktır. Ustufa ve kapalenin bir başka türü olan çitare adlı yelekler de, kırsal kesimde kullanılan yaygın bir giyim örneğidir. Güllü kutnu, kutnu çitare, yalancı çitare, zenne (kışın giyilen uzun kollu) bilinen çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), bilinen çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), yakaları “harç, divdik, çıkartma, gibi adları olan işlemelerle süslüdür. Yeleğin üzerine “acemşal” denen büyük kuşak sarılır. Genç kızlar kuşağı önden, diğerleri arkadan bağlar. Gömleğin altına pijama biçimi don giyilir. Süslü olanlara “çözme don”, kırmızı ve beyaz bezden parçalı olana “al don” denir. Erkekler yakasız, sık düğmeli mintan (göynek) üzerine yelek, kalın ceket (aba), altına “pamtur” yada “zıbka”, ayağa da “çapula” giyerlerdi. Cumhuriyetle birlikte modern yaşamın gerektirdiği kimi giysiler giyilmeye başlamıştır.

HALK MÜZİĞİ VE HALK OYUNLARI

Tüm Zonguldak yöresi gibi Çaycuma da davul ve köçek oyunları yönünden oldukça zengindir. Geçmişte davulcuların omuzlarına astıkları çift davulla oynadıkları söylenir. Göbekleşme, kaşık, zil gibi ayrık düzen oyunları; bağlama, tanbura, cura, kemane (tırnak kemanesi), çiftelli, zurna, kaval (dilli, dilsiz), tef, darbuka, zil, kaşık, zilli maşa, tangurdak (koyun çanlarından yapılan çalgı) eşliğinde oynanır. Erkek oyunlarının yok denecek kadar az, parayla tutulan köçeklerin (meyter) ve köçek oyunlarının yaygın olmasının nedeni, erkeğin köyünden ayrı bir işyerinde (kömür ocaklarında) çok ağır koşullarda çalışmasıyla ilgilidir. Köyüne izinli gelen erkek eğlenme, oyun gereksinimini parayla köçek tutarak ve onu izleyerek giderir. Bu nedenle yörede köçek ve kadın oyunları yaygındır.

Halk Oyunları

İLÇE MERKEZİNDE BULUNAN KÜLTÜR MERKEZLERİ:

  • Çaycuma Kültür ve Sanat Merkezi
  • İlçe Halk Kütüphanesi
  • ADD Kütüphanesi
  • Çaycuma TSO Konferans Salonu
  • Belediye Hizmet Binası Çarşamba ve Perşembe Salonları
  • Kaymakam Serkan Keçeli Kültür Merkezi

Çaycuma’da Turizm

Batı Karadeniz’in incisi Çaycuma, doğal güzellikleri, tarihi mirası ve kültürel zenginlikleriyle Zonguldak ilinin en dikkat çeken ilçelerinden biridir. Karadeniz’in eşsiz doğasıyla çevrili olan Çaycuma, hem doğa hem de kültür turizmi açısından bölgenin yükselen değeridir.

Doğal Güzellikler

Çaycuma, Filyos Çayı boyunca uzanan verimli toprakları, geniş yeşil alanları ve temiz havasıyla doğaseverler için ideal bir destinasyondur. İlçe merkezinde yer alan Yaşam Parkı, yürüyüş yolları, bisiklet rotaları ve dinlenme alanlarıyla hem ilçe halkının hem de ziyaretçilerin vazgeçilmez uğrak noktalarındandır.

Yakın çevresinde bulunan Filyos Antik Kenti, Gökgöl Mağarası ve Çayur Mağarası gibi doğal ve tarihi alanlar, günübirlik geziler için cazip rotalar sunar. Ayrıca Çaycuma’da gelişmekte olan ekoturizm ve kırsal turizm faaliyetleri, bölgenin sürdürülebilir turizm anlayışına katkı sağlamaktadır.

Tarih ve Kültür

Çaycuma, tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Özellikle Kadıoğlu Mozaikleri ve Tieion (Filyos) Antik Kenti, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılarıyla bölgenin binlerce yıllık tarihini gözler önüne serer. İlçe genelinde bulunan tarihi köprüler, camiler ve geleneksel ahşap evler, yerel mimari kültürün önemli örneklerindendir.

Yöresel Lezzetler

Çaycuma denildiğinde akla gelen ilk lezzet, coğrafi işaret tesciline sahip Çaycuma Manda Yoğurdudur. Bunun yanında cevizli kömeç, alabalık, mısır ekmeği ve yörede üretilen doğal ürünler, Çaycuma mutfağının zenginliğini yansıtır.

Etkinlikler ve Festivaller

İlçede düzenlenen Çaycuma Yol Koşusu, Bisiklet Festivali ve çeşitli kültür-sanat etkinlikleri, hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin yoğun ilgisini çekmektedir. Bu etkinlikler, Çaycuma’nın tanıtımına ve turizm potansiyelinin artmasına katkı sağlamaktadır.

Ulaşım ve Konaklama

Zonguldak Havalimanı sayesinde ilçeye hava yoluyla rahatça ulaşmak mümkündür. Ayrıca karayolu bağlantıları sayesinde Zonguldak, Bartın, Karabük ve çevre illerden kısa sürede erişim sağlanabilir. Çaycuma’da farklı bütçelere hitap eden otel, pansiyon ve bungalov konaklama seçenekleri bulunmaktadır.

Sakin, Doğal ve Misafirperver Bir Kent

Çaycuma, sakin yaşamı, doğal güzellikleri ve misafirperver insanlarıyla ziyaretçilerine huzurlu bir deneyim sunar. Tarihi, kültürü ve doğasıyla Karadeniz’in gizli kalmış güzelliklerinden biri olan Çaycuma, keşfedilmeyi bekleyen bir turizm merkezidir.

KADIOĞLU MOZAİKLERİ

Kadıoğlu

KADIOĞLU KAZILARI

Çaycuma ve çevresi turizme son derece elverişli, arkeolojik mirası son derece yüksek bir yerleşim birimidir. Kadıoğlu köyündeki Ambrosia mozaiğinin ortaya çıkarılması için kazı çalışmaları devam etmektedir. Kazı çalışmalarında etrafı işlemelerle süslü, üzüm salkımı tutan kadını hançerle öldürmek isteyen bir erkek figürünün  yer aldığı mozaik taban hâlihazırda ortaya çıkarılan bölümdür. Mozaiklerin yanı sıra aynı yerde MS. 253-260 Roma dönemine ait olduğu tespit edilen Valerianus sikkesi, tarihi bina kalıntıları ve işlemeli çömlek parçaları bulunurken,  bina epeyce tahrip olmuş olmuştur. Roma imparatoru Licinius Valerianus döneminde basılan sikkenin kazılarda ortaya çıkması geç Roma çağını göstermektedir. Kazı çalışmalarında bir yapının bir odası ortaya çıkarken, toprağın altında başka odaların ve mozaiklerin de olabileceği tahmin edilmektedir.

FİLYOS KALESİ

FilyosANTİK TEİON BİLLAOS KENTİ VE FİLYOS KALESİ

Filyos, MÖ III. yüzyılda ticari amaçla kurulmuş bir Milet kolonisidir. Kent ilkçağda Karadeniz’in kuzeyinden getirilen malların boşaltıldığı önemli bir ticaret merkezi olarak bilinmektedir. Çeşitli dönemlerde Roma, Bizans ve Cenevizlilerin hüküm sürdüğü beldede kale, açık hava tiyatrosu, yeraltı şehri, su kemerleri, antik liman mendireği gibi kalıntılar bulunmaktadır. Tarihi M.Ö. 1200’e dayanan ”Antik Teion-Billaos Kenti” halen devam eden arkeolojik kazıyla gün yüzüne çıkartılmayı beklemektedir.

FİLYOS (Tieion,Teion,Tion)

Filyos Nehri’nin Karadeniz’ e döküldüğü alanda kurulu Filyos antik kenti, önceleri Billaius adıyla biliniyordu. Bu ad, “Su geçidi olan yer” anlamına gelen Pailaios sözcüğünden türemiştir. Kentin en yaygın adı Tieion’dur. Bu sözcük, kentin kurucusu, din adamı Tios’ tan gelmektedir.

Günümüzde birinci ve ikinci derece sit alanları bulunan Filyos’ta, arkeolojik yüzey araştırmalarına göre, antik Tieion kenti bir akrapol, iki nekrapol alanları ile sular altında kalan antik bir mendirekten / limandan oluşmuştur. Romalılar döneminde yapılan kale, harabe durumunda bir mabet (tapınak), amfi tiyatro ve büyük bir yapıya ait olduğu sanılan üç kemerli bir duvar, Çayır Mağarası’ndan çıkan suyu kente taşıyan su kemeri kalıntıları günümüze kadar ulaşabilen kültürel değerlerdir. Bu tarihsel eserlerden kale ve amfiteatr 2001 yılında restore edilmeye başlanmış ve çalışmalar halen sürmektedir.

İran asıllı prenses Amastris, Sesamus (Amasra) merkez olmak üzere, Kyotoros (Gderus, Kidios,Kisros), Kromna (Krucaşile), Teon’u (Filyos) birleştirerek kendi adıyla Amastris kentini kurar. Yöredeki kalıntılar Hellenistik, Roma, Bizans, Ceneviz dönemi izlerinin taşır, Antik dönemden kalan Karadeniz’e doğru uzanmış antik liman mendireği sular altındadır. Ayrıca denize hakim tepede kalesi, Ateş Tuğlası Fabrikası sınırları içindeki kent kalıntıları, toprak altında kalan açık hava tiyatrosu, kilise ve su kemerleri halen gözle görülebilen kalıntılardır.

ÇAYIR MAĞARASI

Çayır Su Yolu MağrasıÇAYIR KÖYÜ SU MAĞARASI

Eski Zonguldak Çaycuma Karayolu üzerinde Çayır Köyü mevkiinde bulunan mağara doğa harikasıdır. 1300 metre uzunluğundaki mağara, botla gezilebilecek kadar geniş alanları olan bir yeraltı nehrine sahiptir. Nehrin mağara ağzında oluşturduğu göllenmelerde alabalık bulunmaktadır. Mağara önünde piknik yapılabilen bir alan bulunmaktadır. Geçmişte (M.Ö. 1200 yılları) mağaradan çıkan suyun kanallarla Filyos’a aktarıldığını kanıtlayan tarihi su yolu antik Tion (Filyos) şehri uygarlığının bir mirasıdır. Ayrıca Çayır köyünde biri mağara yakınında (Tahminen Ceneviz Dönemi), diğeri de köy merkezinde (Yakın tarih Osmanlı Dönemi) iki tarihi kemer köprü bulunmaktadır. Köy merkezindeki halen kullanılan tarihi köprünün doğal yapısı 1990 yıllarında genişletme çalışmaları nedeniyle bozulmuştur.  Çayır Köyü Su Mağarası, Çaycuma ilçe merkezine 12 kilometre uzaklıktadır. İki ayrı yolla ilçe merkezine bağlıdır. Stabilize yolla Güdüllü Köyü üstünden gidilebileceği gibi, Filyos asfaltı üstünde Dereköy güzergahından da gidilebilir.

GEVUR AMBARI VE CENEVİZ MEZARLIĞI

GÂVUR AMBARI VE CENEVİZ MEZARLIĞI

Çaycuma’ya bağlı Çömlekçi köyü sınırları içinde olup, ilçe merkezine 15 kilometre uzaklıktadır. Filyos asfaltı üstünde Filyos Çayı kıyısındadır. Çevresi ormanlık ve yeşilliktir. Yaz kış akan çeşmesinin suyu çok güzeldir. Orman içinde Cenevizlilerden kalma mezarlar vardır. Tarihi çeşmesinde sağlıklı ve soğuk suyu bulunmaktadır. Gâvur Ambarı piknik alanı olarak da güzel bir mekândır. Derecikören köyü yakınında ise hala ayakta kalabilen Roma Dönemi kesme taş köprü ve mezar taşları gibi kalıntılar, yörenin geçmişi hakkında ipucu veren tarihsel kanıtlardır.

VELİ BABA TEPESİ

Çaycuma’ya bağlı Torlaklar Köyü sınırları içinde olup, ilçe merkezine 9 kilometre uzaklıktadır. Stabilize yolla gidilmektedir. Geniş bir düzlüğü olup çevresi ormanlıktır. Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte çevreye tamamen hâkim bir tepedir. Havası iyi olup yaz mevsiminde çok serindir.

GÖLDAĞI

Göl Dağı, Çaycuma’ya bağlı Güdüllü Köyünün yukarısında bulunan ve eşsiz güzelliği ile dikkat çeken bir yerdir. Göl Dağı gezmeye değer ormanlık alanı ile göz doldurucu bir mekandır. Yöre halkının dinlenmek ve eğlenmek üzere gittiği bir yerdir.

Tarım ve Hayvancılık

İlçede temel ekonomik etkinlik tarımdır. Genelde tarım alanlarının sınırlı olduğu Zonguldak ilinde, Filyos Vadisi boyundaki verimli ovalar bitkisel üretim bakımından önem taşır. Bu kesimde mısır, sebze ve meyve üretilir. Hayvancılık, özellikle manda yetiştiriciliği de ilçede yapılan tarımsal etkinliklerdendir. Karadeniz kıyısındaki Filyos’ta balıkçılık gelişmiştir. Avlanan balıklar büyük ölçüde İstanbul’a gönderilir.

Çaycuma ilçemiz her türlü Tarım ve Hayvancılığın yapılabildiği tarım arazilerine sahiptir. Bugün itibariyle (2014) ilçemizde 20 bin hektar (200 bin dönüm) tarım arazisi mevcuttur. Bu arazilerimizde 2000 adet sera, 1200 dönüm kapalı meyve bahçesi, 130 bin dönümlük arazide muhtelif tarla bitkileri (Buğday-mısır-fiğ-yonca vs.), 1200 dönümde muhtelif sebze üretimi ile 35 bin adet muhtelif sığır (süt ve besi) ve 87 adet 1 milyon 600 bin kapasiteli tavuk çiftliği faaliyet göstermektedir.

EKONOMİK YAPI

Yakın dönemlere kadar Çaycuma’da temel ekonomik etkinlik; tarım ve maden işçiliğidir. 1960ların ortalarından itibaren Avrupa’ya çalışmaya giden gurbetçilerin inşaat yatırımları da ekonomiyi beslemiştir.

Genelde tarım alanlarının sınırlı olduğu Zonguldak ilinde, Filyos Çayı boyundaki verimli ovalar, bitkisel üretim bakımından önem taşır. Bu kesimde mısır, sebze ve meyve üretilir. 1950’li yıllarda Bulgaristan’dan getirilen ve tren istasyonun doğusuna yerleştirilen göçmenler, tarımsal faaliyetin gelişimine ciddi katkılar sunar.

Hayvancılık, özellikle geleneksel manda yetiştiriciliği de ilçede yapılan tarımsal etkinliklerin başlıcaları arasında yer almaktadır. Merkezde, cumhuriyetin ilk yıllarından 1980’lere kadar maden işçilerine yönelik, çok sayıda terzihane ve kundura imalathanesi mevcuttur.

Halkın yakın zamana kadar en önemli gelir kapılarından biri madenciliktir. Ancak ülkedeki ekonomik politikalara koşut olarak madenlerin daraltılması Çaycuma’yı da etkiler. Madende çalışan işçi sayısı 1980’den sonra hızla azalır. Özellikle kırsal kesim, bir emekli bölgesi haline dönüşür.

İlçede sanayi faaliyetleri, 1940’lı yılların sonuna doğru başlar. Filyos beldesinde (nahiye) bir devlet kuruluşu olarak 1945 yılında temeli atılan ve 1949 yılında deneme üretimine başlayan, Filyos Ateş Tuğla Fabrikası,  bu beldenin uzun süre ilçenin en önemli yerleşim birimi olmasını sağlar. Çaycuma ilçe merkezinde 1940-1950li yıllardaki insan gücüyle üretim yapan “Tuğla Harman”ları, ilerleyen yıllarda küçük çaplı Tuğla ve Kiremit Fabrikalarına dönüşür.  1960’lara gelindiğinde; hızar atölyeleri, su değirmenleri, küçük yağ imalathaneleri, bir yoğurt imalathanesi mevcuttur. Bunlardan Yurtbay Tuğla ve Çaycuma Süt, büyüyerek, günümüz kadar gelir. Yurtbay Tuğla ise çok daha ileri giderek Türkiye’nin ilk 500 firması arasına girmeyi başarır. Zeki Yurtbay, Türkiye ve dünya çapında üretim yapan seramik ve tuğla fabrikaları kurar.

Çaycuma’da 1960’ların başında küçük sanayi adına sadece Ruhi Taneri’nin küçük bir Torna Atelyesi ile bir iki küçük oto kaportacısı ve tamircisi bulunmaktadır. O yollarda oto yedek parçacısı bulunmamaktadır. Küçük sanayinin kıpırdanması ve yeni torna vs. atölyelerinin açılması SEKA inşaatlarının başlamasıyla gerçekleşir. Motor yenileme atölyelerinin açılması ise çok daha sonradır.

O yıllarda Bartın-Ankara yolu, İstasyon semtinden geçmekte ve tamirciler bu yol üzerinde yer almaktadır. Giderek sayıları artması üzerine, yeni Ankara yolu ile Filyos Çayı arasında kalan araziye, 1980’lerde, Küçük Sanayi Sitesinin yapımına başlanır. 212 işyerinin bulunduğu bu siteye ileriki yıllarda Yeşil Çaycuma adı altında yeni bir site eklenir. Şimdilerde Çaycuma Küçük Sanayi Sitesi, her türlü imalat ve onarımın yapıldığı önemli bir merkez halindedir.

Temeli 1965 yılında atılan ve 1969 yılında hizmete giren SEKA Kağıt ve Selüloz Fabrikası, Çaycuma’nın gelişmesinde ve nüfusunun atmasında önemli rol oynar.  Bunun sonucunda Çaycuma,  1970’te nüfus bakımından Filyos’u geride bırakır, 1985’te merkezin nüfusu 10.000’i, şimdilerde ise sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerindeki gelişimin etkisi ve yakın köylerin mahalleye dönüşmesi ile nüfusu 25.000’i geçer.  İlçedeki ekonomik faaliyetler içerisinde sanayi önemli bir yere sahiptir. 2014 yılı verilerine göre faal nüfusun % 42,4’ü sanayi kesiminde istihdam edilmektedir.(32)Çaycuma’nın en önemli sanayi kuruluşu, Türkiye’nin üçüncü büyük kâğıt fabrikası olarak kurulan SEKA Çaycuma Kâğıt Fabrikası’dır.Bu fabrikanın Çaycuma için büyük önemi bulunmaktadır. 1960 ihtilali sonrası DPT’nin (Devlet Planlama Teşkilatı) 1963 yılında kurulmasıyla planlı dönemin ilk temel sanayi tesislerindendir. Batı Karadeniz Bölgesi’nin çam, kayın ve köknar ormanlarından faydalanarak yüksek mukavemetli oluklu mukavva, ambalajlık-torbalık kağıt ve selüloz üretmek için yapılmıştır. Tesislerin temeli 21 Şubat 1965’te zamanın Başbakanı Süleyman Demirel tarafından atılır. Fabrikanın resmi açılışı, 26 Eylül1970’de, yine Başbakan Süleyman Demirel’in de katıldığı bir törenle yapılır. Çaycuma’nın endüstriyel gelişiminde büyük rol oynayan ve ilçe merkezini tipik bir endüstri kentine dönüştürerek gelişimini sağlayan SEKA Kağıt Fabrikası, kentin sosyal hayatında da büyük dönüşümlere neden olur.

Ülkedeki sanayileşme hareketine koşut olarak kurulan ve yaklaşık 6000 kişinin çalıştığı sanayi tesisleri, artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak hizmet kollarının gelişmesine de yol açar. 1990’lı yıllarda, Organize Sanayi Bölgesi’nde, yörenin kalkınmada öncelikli bölge ilan edilmesinin etkisiyle kurulan büyük fabrikalar, sektörel çeşitliliği daha da artırır. OSB’de GERSAN gibi Türkiye’nin ilk 500 firması arasında yer alan bir şirketin yanı sıra, temizlik kâğıtları, tekstil, mobilya vs. üretimi yapan 50 civarında fabrika bulunmaktadır. Geçmişte küçük bir tarım-hizmet yerleşmesi olan Çaycuma, sanayi ve hizmetlerde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak bir sanayi-hizmet kenti halini alır. Son zamanlarda, serbest bölge için Filyos Çayı kenarında kamulaştırılan verimli alanlarda, eski yer sahipleri tarafından Hazine’den kiralanan araziler üzerinde, organik tarım yapılmaktadır.

SEKA kağıt fabrikası, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 19.06.2003 tarihli kararı ile OYAK grubu şirketlerinden OYKA’ya satılır. Başarılı özelleştirme sonucu, OYKA fabrikayı köklü bir revizyona tabi tutarak, büyük yatırımlarla, teknolojisini yeniler, kapasitesini artırıp, kalitesini dünya standartlarına taşır. SEKA’ya ait sosyal tesisler ise 2005 yılında, mevcut dokusu korunmak kaydıyla Çaycuma Belediyesine devredilir. Günümüzde yeşil dokusu, planlı ve düşük yoğunluklu yapılaşmasıyla, Çaycuma içinde bir vaha özelliğini taşıyan bu alanın, sosyal bina ve etrafındaki bahçesi dışındaki tamamı, Belediye dışındaki devlet kurumlarına tahsis edilmiştir. Sosyal Bina, Çaycuma Belediyesi tarafından, aslına uygun bir şekilde restore edilerek Çaycuma halkının kullanımına açılır.

1980’lere kadar izlenen politikalar nedeniyle madencilik ve kâğıt sektörüyle sınırlı kalan yöre ekonomisi, 1980’lerde hayata geçirilen ekonomik politikalarla dışa açılma sürecine girer. Bu süreç bölge için son derece sancılı geçer, yörenin en önemli istihdam kaynağını oluşturan Ereğli Kömürleri İşletmesi (1983’ten sonra Türkiye Taşkömürü Kurumu) hızla tasfiye edilir. 60 binlerde olan istihdam hacmi, 10 binlere kadar düşürülür. Cumhurbaşkanı Turgut Özal döneminde kalkınmada birinci derecede öncelikli yöre ilan edilen bölgede kimi teşviklerin de yardımıyla dışa açılım süreci başlar.

Yöre ekonomisinin gelişimi açısından önemli eşiklerden biri de 7.4.1967’de Esnaf ve Sanatkârlar Derneğinin ve Kredi Kefalet Kooperatifinin kurulmasıdır. Kağıt fabrikasının hammaddelerini ve mamul maddelerini taşımak üzere 150’den fazla ortağı olan Motorlu Taşıyıcılar Nakliyat Kooperatifi 30.6.1970 tarihinde kurulur. 1984 yılında Çaycuma Ticaret Odası(ÇTSO) kurulmuştur. ÇTSO, bir dönem başta Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi (ÇAYORSAN) olmak üzere havaalanı, üniversite vs. bölgenin önemli ekonomi projelerinin sahibi, takipçisi ve uygulayıcısı olmuştur. ÇTSO’nun kuruluşundan sonraki süreçlerde, yörenin ekonomik sorunları ve çıkış yollarıyla ilgili hazırladığı raporlar ilçenin yol haritasını belirleyen vizyon belgeler niteliği kazanır.

Çaycuma Organize Sanayi

ÇAYORSAN

Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla ülkemizde Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) kurulmaya başlanır. Toplam alanı 125 hektar olan Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin tam ortasında bulunmaktadır. Ulaşım yollarına son derece yakındır. Ereğli ve Karabük Demir Çelik Fabrikalarının 80, planlanan Filyos Endüstri Bölgesi ve Filyos Limanının yaklaşık 10 km uzağındadır.  64 adet sanayi parselinden oluşmaktadır. 61 parselin sanayicilere tahsisi yapılmıştır, 3 adet sanayi parseli ve 2 adet hizmet destek alanı hali hazırda yatırımcıları beklemektedir. Çaycuma Organize Sanayi Bölgesinde altyapı yönünden bir sorun bulunmamakta, tüm yatırımcılara eksiksiz hizmet sağlanmaktadır. Düz bir arazi üzerinde kurulması, bölge içinde her parsel sınırında su, elektrik, doğalgaz, pis su hattı, drenaj ve telefon ile destek hizmetlerinin bulunması bölgeyi yeni yatırımlar açısından tercih sebebi kılmaktadır.

ÇAYORSAN 1992’de dönemin Çaycuma Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Maksut Çavdar’ın döneminde kurulur; yer seçimi, kamulaştırmalar ve imar planının yapımı TSO Yönetim Kurulu üyesi ve Başkanvekili Bülent Kantarcı’nın yer aldığı gönüllü bir ekip tarafından yapılır. Altyapı yapım ihalesi 1994 yılı başında yapılır, ancak 5 Nisan kararları nedeniyle oldukça gecikmeli olarak hayata geçer. Yatırımın başlamasında ve gerçekleşmesinde dönemin Devlet Bakanı Güneş Müftüoğlu’nun büyük çabaları bulunur. ÇAYORSAN’da sektör yoğunluğu sırası ile konfeksiyon, mobilya, ambalaj, gıda ve makine sektörlerine ait tesislerdedir. Diğer sektörler ise temizlik kâğıdı, cam, inşaat yapı malzemeleri ve çelik kapıdan imalathanelerinden oluşur. Tüm sanayi parsellerinin tahsisi yapıldığında 4000-4500 kişiye istihdam sağlanması beklenmektedir. Bölge karayolu ile Ankara’ya 2,5 saat (240 km), İstanbul’a 3,5 saat (380 km)  uzaklıktadır. Yapımı tamamlanan Zonguldak Saltukova Havaalanına 12 km uzaklıktadır. Demiryolu 4 km yakınından geçmektedir. Zonguldak Limanı (40 km) ve Ereğli Limanı (85 km) ile deniz bağlantısı sağlanmaktadır. Ayrıca Zonguldak Limanından Ukrayna’ya Ro-Ro seferleri yapılmaktadır.(33)

Liman Proje Alanı

FİLYOS VADİSİ PROJESİ

Filyos Vadisi Projesi,  Filyos Serbest Bölgesi, Filyos Endüstri Bölgesi, Filyos Limanı, taşkın koruma yapıları, sanayi altyapısı ve güçlü ulaşım bağlantıları ile birlikte planlanan entegre bir projedir. Projeye ilişkin olarak alınmış Bakanlar Kurulu Kararları bulunmaktadır ve etki alanı nedeniyle de bölgesel kalkınma projesi niteliği taşır. Proje kapsamında yer alan Filyos Serbest Bölgesinin ve Filyos Endüstri Bölgesinin de faal olabilmesi, öncelikle bölgedeki diğer büyük projelerin Filyos nehrinin ıslahının ve Filyos Liman Projesi’nin yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Kamu sektörü yatırım projelerinin yanında çok sayıda özel sektör yatırımının da yer alacağı bölgesel nitelikli bu proje, Çaycuma ilçesinin sınırlarını aşan bir etki yaratacaktır. Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit döneminde başka nedenlerle de olsa gündemde olduğu söylenen proje, Batı Karadeniz sahil kesiminde, Filyos nehrinin denize döküldüğü bölümde geliştirilir. Bu kapsamda nehrin kuzeyindeki Karadeniz deltası ile güneyindeki Gökçebey arasındaki bir kilometre genişliğindeki bant, serbest bölge ve endüstri bölgesi olarak ilan edilir ve delta kısmına Türkiye’nin en büyük limanlarından birinin yapılması planlanır. Limanın kapasitesi 25 milyon ton/yıl olarak açıklanır.(34)

Şu anda Filyos’ta 632 hektar civarında kamulaştırılmış alanın yaklaşık 390 hektarının sanayiye açılabilecek konumda olduğu bilinmektedir.  Filyos Vadisi Projesi ile Zonguldak, Bartın ve Karabük illerini kalkındırmanın yanı sıra, Filyos Irmağının ıslah edilmesiyle kazandırılacak 32 kilometrekarelik bir alanın sanayiye kazandırılması da hedeflenmektedir. Bölgedeki yatırımlar hayata geçtiğinde en az 20.000 kişinin istihdam edileceği ön görülür.  Filyos Bölgesinden, ilk kez, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1963 yılında İlhan Tekeli’ye yaptırılan raporda söz edilir. 1986 yılında TÜSTAŞ, DPT’den aldığı bir ihale çerçevesinde, “Zonguldak- Bartın – Karabük Bölgesel Kalkınma Planı” hazırlar. 5.4.1994’te Tansu Çiller başkanlığındaki Bakanlar Kurulu aldığı bir kararla, Filyos havzasında 19 kilometrekare genişliğinde bir alanı, “serbest bölge” olarak ilan eder. Ancak altyapı çalışmalarının yapılmaması, kamulaştırmaların tamamlanmaması, serbest bölgenin kurulup işletilmesini üstlenecek müteşebbis bulunamaması gibi nedenlerle karar hayata geçirilemez. (34)

Proje, daha sonraki dönemlerde çok zikzaklı bir seyir izler. Bu dönemde Filyos Projesi’ni ilgilendiren ilk önemli karar 2.6.2004’de alınır. Bu tarihte 3218 sayılı kanunda yapılan değişikliklerle serbest bölge teşviklerinin azaltılması bölgeye yatırımcı çekilmesini zora soktu.  3.11.2006’da, birçok olumsuz gerekçe art arda sıralanarak Filyos’un serbest bölge statüsü iptal edildi. Ancak, Bakanlar Kurulu bölgeyi, 1.9.2008’de, 1994’teki haliyle, üstelik iptal gerekçelerinde hiçbir değişim olmadığı halde tekrar serbest bölge ilan eder; söz konusu alandaki özel mülkiyete ait taşınmazların acele kamulaştırılması kararı verilir.  Serbest bölgenin ilki 25.2.2009, diğeri de 5.10.2010’da olmak üzere sınırları, iki kez, yeniden belirlenir. Son kararname ile planda 1. bölge olarak tabir edilen bölüm, serbest bölgenin dışına çıkarılır. Daha sonra 16.07.2012 tarih ve 2012/3574 sayılı bir kararla Filyos’ta Endüstri Bölgesi kurulması kararı alınır. Ancak bu karar da 01.05.2015 tarih 2015/7691 karar sayısıyla iptal edilerek, bu kez 607 hektarlık alanda tekrar endüstri bölgesi ilan edilir.

Üst üste alınan kararlar, yapılan statü ve sınır değişiklikleri birçok hukuki sorunun ortaya çıkmasına neden olur. Açılan davalarda, projenin kaderini etkileyecek pek çok mahkeme kararı alınır. Projeyle ilgili karmaşa bununla da bitmemektedir. Koordinasyon eksikleri nedeniyle devletin bir biriminin aldığı kararlar diğer birimi tarafından yok sayılır. Görülen davalar sırasında, proje için ayrılan 459,5 hektarlık alanın çevre planına işlenmediği ortaya çıkar. Mekânsal planlamadaki belirsizliklerle, serbest bölgenin tüm projenin üç katından fazla bir yer işgal etmesi gibi aykırılıklar, altyapı çalışmalarının önünü keser.  Öte yandan tüm ülkede 2500 hektar alana yayılan 19 adet serbest bölge bulunurken, coğrafyası son derece kısıtlı Filyos’ta 1900 hektarlık alanın serbest bölge ilan edilmesi de tartışma konusu olur. Filyos Bölgesi’nde yapılan çalışmalar kapsamında devam eden taşkın koruma inşaatı, Filyos Liman Projesi fizibilite etüt çalışmaları, hâlihazır haritalar, kıyı kenar çizgisi çalışmaları, 1/1000 ölçekli uygulama imar planı çalışmaları sayılabilecek önemli çalışmalar olarak öne çıkar.

Liman Projesi

FİLYOS LİMANI

Liman için ilk önemli çalışma 1989 yılında yaşanır. O tarihte bir Japon firmasına fizibilite çalışması yaptırılır.  Yüksek Planlama Kurulu’nun 8 Kasım 1996 tarihli ve 96 / T-45 sayılı kararıyla; alanın ırmak ağzındaki birinci bölümünde yapılacak Filyos Limanı inşaatı işinin, yap işlet devret modeline göre gerçekleştirilmesi için DLH yetkili kılınır.  DLH liman projesi işini gerçekleştirmek üzere yapılan ihale sonucunda Kardemir’le 13 Kasım 1999’da sözleşme imzalanır. Ancak bölge için hazırlanan imar planına Genelkurmay Başkanlığının (kamulaştırılan alana konuşlu 22’nci Elektronik Birliğinin faaliyetlerinin olumsuz etkileneceği gerekçesiyle) uygun görüş vermemesi nedeniyle şirkete yer teslimi yapılamaz. Yap işlet devret sözleşmesi, 16 Ağustos 2004 tarihli Ulaştırma Bakanı ‘Olur’u ile feshedilir. 19 Mart 2014 tarihinde yeniden ihalesi yapılan liman altyapı işi, yer teslimi aşamasında yapılan itirazlar nedeniyle bir kez daha sürüncemeye girer. 1970’den beri Türkiye’nin gündeminde olan Filyos Limanı tamamlandığında, Karadeniz’in en önemli aktarma limanlarından biri olacaktır. Çevresinde endüstri alanı da oluşturulacak Filyos Limanının, enerji tesisleri, diğer ağır sanayi kuruluşları, imalat sanayisi ve lojistik alanlardan oluşan endüstri tesisleri ile entegre olması öngörülmektedir. Liman bittiğinde, yaklaşık 500 metrelik rıhtımı, ana ve tali mendireği olacak, demiryolu yol bağlantıları kurulacaktır.(35)

Dip Notlar

(1)

(Ertem, Hayri, Boğazköy Metinlerine Göre Hititler Devri Anadolu’sunun Florası, TTK Yay., Ankara, 1987, s.7.)

(2)

(Bahar, Hasan, Eskiçağ Uygarlıkları, Konya, 2011, s.234-236.)

(3)

(Doç Dr. Şahin Yıldırım, Tios-Tieion: Söylenecek Çok Önemli Bir Şeyi Olmayan Kent, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Temmuz 2017, Sayfa: 206-242)

(4)

(Doç Dr. Şahin Yıldırım, agy)

(5)

(Doç Dr. Şahin Yıldırım, agy)

(6)

(Doç Dr. Şahin Yıldırım, agy)

(7)

(Ramsay, W. M., Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, İstanbul, 1960, s.215, no. 91.)

(8)

(Kenan Ziya Taş, Tapu Tahrir Defterlerine Göre 16. Yüzyılda Bolu Sancağı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 1993)

(10)

Sadi Uyar (agy)

(11)

BOA DH.MB.HPS.M. 2-991

(12)

1916 Bolu Vilayet Salnamesi

(13)

 Öğr. Gör. Tunay Karakök. Zonguldak’ta Milli Mücadele Destekçisi Bir Müftü: Devrek Müftüsü Hacı Abdullah Sabri (Aytaç) Efendi http://bireyvetoplumdergisi.com/article/viewFile/1036000056/5000063905

(14)

Hasan Ataman. Çaycuma. Ekin Ofset Yayınları. Zonguldak 2001

(15)

Dr. Celil Bozkurt. Yüzbaşı Cevat Rifat Bey’in Milli Mücadele Hatıraları. Gündoğan Yayınları. Mayıs 2015

(17)

Ekrem Murat Zaman, “Kömür Giden Demiryolu”, http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/36ef0ef94821e3d_ek.pdf?dergi=1455

(18)

Karayolları Bülteni Mayıs 1951