Haberler

Cumhuriyet bir kadın devrimidir

Çaycuma’da Cumhuriyet’in 102. yılı nedeniyle düzenlenen “Türkiye Cumhuriyetinin dünü, bugünü, yarını” adlı panelde konuşan önceki dönem Devlet Bakanlarından Önay Alpago, “Cumhuriyet aynı zamanda bir kadın devrimidir. Çok küçük yaşta evlendirilip çocukluk hakkı elinden alınan, eğitim, çalışma hakkı elinden çalınan, bir erkeğin dört karısından biri olma kaderine razı edilen kaderci, suskun kullar eşit haklı yurttaşlar haline getirilmiştir.” dedi.

Çaycuma Belediyesi Çarşamba Salonu’nda düzenlenen “Türkiye Cumhuriyeti’nin dünü, bugünü, yarını adlı panelin ilk konuşmacısı Önceki Dönem Devlet Bakanların Önay Alpago idi. Son derece akıcı konuşması salonda bulunanlarca adeta soluksuz dinlenen Alpago, “Panelin çok etkileyici bir adı var. Dün tarihimiz, bugün bize dünden kalan miras, yarın ise sorumluluğumuzdur. Dünü bilirsek bugünü anlamak çok daha kolaydır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atılmasının öncesinde ülke büyük savaşlar vermiştir. Bir yandan ülkemizin topraklarını işgal eden İngilizlere, İtalyanlara, Fransızlara, Yunanlara karşı bağımsızlık veren Türkiye, işgalci güçlerle işbirliği halindeki saltanata ve saray hükümetine karşı da büyük bir mücadele vermiştir. Milli Mücadele devam ederken çıkan 40’a yakın iç isyanla, sürekli işgalci güçleri öven, böyle bir kamuoyu yaratmaya çalışan İstanbul’daki mütareke basınıyla mücadele etmiştir. Verilen mücadele çok zor zordur. Halkı savaşlardan yorulmuş, orduları dağılmış, ulaşım araçlarına el konmuş, yanmış, yıkılmış bir imparatorluk söz konusudur. ‘Önce millet, sonra ordu’ diyerek yola çıkan Atatürk, önce meclisi açmış, orada alınan kararların ışığında Kurtuluş Savaşı’na başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin ‘Gazi meclis’ diye anılması bu nedenledir. Yoksul bir milletin parasız, silahsız, ayağına giyecek çarığı bile olmayan yoksul ordusu için Mustafa Kemal Meclis’ten aldığı yetkiyi de kullanarak halkından ordu için borç istemiş, yayımlanan Tekalifi Milliye Emirleri ile kim elinde ne varsa yüzde kırkını orduya vermiş, defterlere kaydedilen bu borçlar savaştan sonra, kim ne verdiyse son kuruşuna kadar ödenmiştir. Bunun dünyada bir başka örneği yoktur. Topyekûn millet olarak verilen bu zorlu savaş galibiyetle sonuçlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa bu mücadeleye başlarken milletin ne düşündüğünü öğrenmek için biz Sivas, Erzurum kongrelerini biliyoruz ama 30 civarındaki yerde kongre toplayarak milletin bir anlamda nabzının tutmuş, büyük savaşa milletin iradesiyle başlamıştır.” dedi.

CUMHURİYET YALNIZCA BİR YÖNETİM BİÇİMİNİN İLANI DEĞİL BİR ÇAĞDAŞLAŞMA, BİR AYDINLANMA PROJESİDİR

Konuşmasına “Kurtuluş Savaşı bitmiştir ama başka cephelerde cehalet ve sefaletle ile savaş başlanmıştır.” diyerek sürdüren Alpago, “İnsanların %80’nin yaşadığı köylerde okul yoktur. Yol yoktur. Doktor, ebe, hemşire yoktur. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda okuryazarlık oranı kadınlarda binde iki, erkeklerde yüzde yedidir. Bu nedenle cehalet ve yoksulluğa karşı savaş başlatan cumhuriyet yalnızca bir yönetim biçiminin ilanı değil bir çağdaşlaşma, bir aydınlanma projesidir. İlanıyla birlikte yönünü ve niteliklerini belirleyen Mustafa Kemal Paşa’nın vizyonudur. Bir tasarım ustası olarak her şeyi tasarlamış, tasarladığı pek çok şeyi hayata geçirmiştir. Önce eğitim devrimi başlatılmış, okuryazarlık oranı hızla yükseltilmiştir. Kız çocuklarının okuması önündeki engeller kaldırılmış, kız çocukları eğitimin her kademesinde eğitim görmeye başlamıştır. Amaç vicdanı hür, fikri hür, irfanı hür nesillerdir. Hukuk birliği sağlanmış yabancılarla Müslümanların aynı hukuka bağlı olmaları kabul edilmiştir. Milli, çağdaş, laik eğitim yasa hükmü haline getirilmiş, şeri mahkemeler kaldırılmış, onun yerine laik hukukun uygulandığı bir hukuk sistemi getirilmiştir.”  dedi.

KUL DEMEK, HAKLARA DEĞİL, ANCAK LÜTUFLARA ERİŞEBİLEN İNSANLAR DEMEKTİR

Cumhuriyetin aynı zamanda bir kadın devrimi olduğunu da söyleyen Alpago, “Osmanlı’da kadınlar, çok küçük yaşta evlendirilip çocukluk hakkı elinden alınan, eğitim, çalışma hakkı elinden çalınan, bir erkeğin dört karısından biri olma kaderine razı edilen kaderci, suskun kullar haline getirilmiştir. Zaten imparatorlukta yaşayan herkes kuldur. Topraklar padişahın mülküdür. Kul demek, haklara değil, ancak lütuflara erişebilen insanlar demektir. Bunların en acı örneği de kadınlar da yaşanmıştır. Kaderci, suskun, erkeğe ve devlete mecbur kullardır kadınlar. İşte aziz Atatürk’ün en büyük devrimlerinden biri kadın devrimidir. Kız çocuklarına artık bir evlenme yaşı konmuştur laik düzenle, çok eşlilik kaldırılmıştır. Resmi nikâh getirilmiş, miras ve tanıklıkta eşitlik hakkı tanınmıştır. Böylece kul kadın yerine yurttaş kadınlardır artık bu topraklarda yaşayanlar. Kurtuluş Savaşı’nı erkeklerle birlikte kazanan kadınlara olan borcun ödenmesidir bu.” şeklinde ifadeler de kullandı.

EGEMENLİK ARTIK MECLİSİN BİLE DEĞİL

Konuşmasında bugüne dair saptamalar da yapan Alpago, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözü artık mecliste asılmış bir tablodan ibarettir. Egemenlik meclisin bile değildir, artık bir kişinindir, yasama da, yargı da o kişide. Seçimler yapılıyor, halk iradesiyle milletvekili seçiliyor, Anayasa mahkemesi hakkında iki kere karar veriyor ama o kişi cezaevinden çıkamıyor. Cezalandıran yalnızca o milletvekili onu seçenler de cezalandırılmıştır. Belediye başkanları seçiliyor ya mazbataları yok sayılıyor, ya da cezaevlerine atılıyor. Ülkenin en büyük belediyesinin başkanı insan aklının almayacağı şekilde casuslukla suçlanıyor. Onları seçen insanların nerede kaldı? Bugün milli egemenlikten söz etmek imkânsız hale geliyor. Kadınların miras ve nafaka hakları ellerinden alınmak isteniyor. Çalışma hakkı da ellerinden alınan kadınlar yokluk, yoksulluk içinde sonlandıramadıkları evliliklere katlanarak yaşamak zorunda kalıyor. Çoğu zamanda şiddete uğrama, hatta öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.” dedi.

ATATÜRK’ÜN KURDUĞU CUMHURİYET ONURDUR, ÖZGÜRLÜKTÜR, EŞİTLİKTİR, KADINDIR, FAZİLETTİR

Alpago konuşmasını, “Bugün lise mezunu bile olamayan kişiler, üst düzey yönetici olabiliyor. Hayvanat Bahçesi müdürleri TÜBİTAK gibi bir bilim kurumunun başkanı olabiliyor. Narkoz kullananlar, narkotikle mücadele eden emniyet müdürlüklerine getiriliyor. Halı temizleyicisi, psikolog olarak hasta tedavi edebiliyor. Çivisi çıkmış bir ülkede yaşıyoruz. Açlık sınırı 30 bin, yoksulluk sınırı 100 bin liraya dayanmışken, insanlar, 17 bin lira emekli aylığı, 22 bin lira asgari ücretle yaşamak zorunda kalıyor. Sosyal adalet artık sözcüklerden çıkarılmış bir kavram haline geldi. Atatürk ayrıca sanata ve bilime de çok önem vermiştir. Sadece büyük bir başkomutan, dirayetli bir devlet adamı, çok başarılı bir diplomat değil, aynı zamanda bir sanatsever, kültüre değer veren farklı bir devlet adamıdır da. İran Şahı Türkiye’yi ziyaret ettiğinde bir opera bestelenmesini istemiştir. İran ve Tük mitolojisinin motiflerinden oluşmasını istediği o operanın sözlerinin bir kısmını Atatürk yazmıştır. Dünyada bunu yapan bir başka cumhurbaşkanı yoktur. Malını, mülkünü, varlığının hepsini Dil Kurumu, Tarih Kurumu aracılığıyla milletine bağışlamış başka bir devlet adamı yoktur. Savaş devam ederken kitap okuyan, savaşın ortasında Ankara’ya gelip Anadolu Medeniyetler Müzesi’ni açan bir kültür adamıdır. Sonuç olarak şunu söylemek isterim, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet onurdur, özgürlüktür, eşitliktir, kadındır, fazilettir. Atatürk’ün deyimiyle kimsesizlerin kimsesidir ve ilelebet payidar kalacaktır.” şeklindeki ifadelere yer verdi.