Bu yıl ikincisi yapılan “Çaycumalılar Buluşuyor” etkinliği son derece renkli anlara sahne oldu. Pek çok serginin yanı sıra bir dizi kültürel etkinlik, forum ve köy gezilerinden oluşan buluşmadan herkes memnun ayrılırken, 3. buluşma için söz verildi.
Çaycuma Belediyesince düzenlenen ve Çaycuma Kaymakamlığınca desteklenen, 2. Çaycumalılar Buluşuyor etkinliği, 6-7 Mayıs tarihlerinde, Çaycuma’da yapıldı. Ülkenin dört bir yanından ve yurtdışından gelen Çaycumalılar, belediye önünde toplanarak bandonun çaldığı marşlar eşliğinde Atatürk Anıtı’na kadar yürüdü. Başkan Bülent Kantarcı ile Kaymakam Serkan Keçeli’nin anıta çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Ardından yine bando eşliğinde Belediye SEKA Sosyal tesislerine kadar yürüyen Çaycumalılara, burada yöresel yemek ikramından bulunuldu. Buluşmaya Kaymakam Keçeli ve Başkan Kantarcı’nın yanı sıra, CHP Zonguldak Milletvekili Şerafettin Turpçu, Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir, CHP İl Başkanı Ahmet Altun, Perşembe Belediye Başkanı İsmail İnam, Karapınar Belediye Başkanı Ahmet Aydın Devlet eski Bakanı Hasan Gemici ve Güneş Müftüoğlu ve eski milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü yöneticisi ve Çaycumalı vatandaş katıldı.
MANİLER VE GELİN KAYNANA ATIŞMASI SALONU KAHKAHAYA BOĞDU
Daha sonra hep birlikte Çaycuma Kültür Sanat Merkezi’ne geçildi. Burada Yüksel Yılmaz’ın fotoğraf, Osman Bahadır’ın resim ve Halk Eğitim Merkezinin elişleri sergisinin açılışları yapıldı. Çaycuma Kent Konseyi, Işıl Baruönü, Nilgün Çelik, Ersin Demir, Tugay Keçeci, Saide Özcan, Güliz Aktaş, Ayla Kalaycı, Berna Çimsalan Özyurt ve Kışla Değirmenözü Kültür Derneğinin koleksiyonlarından oluşan etnografik ürünler sergisinin gezilmesinin ardından etkinlik salonda devam etti. Ayşen Köktürk yönetimindeki Çaycuma Belediyesi Türk Halk Müziği Topluluğunun yöre türkülerini seslendirdiği salon etkinliğinde Umut Durgun ve Meliha Koraman yöresel dille seslendirdiği çeşme başı manileri, Nilgün Çelik ve Ayhan Altınkol Uzaldı ise gelin kaynana atışması ile salonu kahkahaya boğdu.
İYİ Kİ MEMLEKETİME GERİ DÖNMÜŞÜM
Son derece duygulu anlar yaşadığı gözlenen Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, “Ben konuşamayacağım ki” diyerek başladığı açılış konuşmasını, “iyi ki geldiniz, iyi ki buradasınız. Geçen sene birincisini yapmıştık. Bu sene arkadaşlarımız çok daha iyi hazırlanmışlar, sizler de çok yakın alaka gösterdiniz. Hepiniz hoş geldiniz. Memleketimiz uzun yıllar önce göç alan bir yerdi. Son 40-50 yıldan bu yana da ne yazık ki göç veriyor. Önce yurtdışı ile başlayan daha sonra Türkiye’nin değişik yerlerine binlerce insanımız göç etti. Ben de okumak için gitti. Ama döndüm, iyi ki de dönmüşüm” diyerek sürdürdü.
BU UMUDU ÇAYCUMA’DAN TÜM ÜLKEYE YAYALIM
Kantarcı konuşmasını, “Dışarıda yaşayan ama kalbi Çaycuma ile birlikte atan çok değerli dostlarım, hepinize minnet ve şükran borçluyum. Tabii ki burada esas amaç, bu birlikteliğin geleneksel hale getirilmesi ve gelecek kuşaklara, aktarılmasıdır. Bu buluşmaların yalnızca bir araya gelip hoş vakit geçirmekle kalmaması gerekiyor. Hem memleketimiz, hem de dışarıda yaşayan Çaycumalılar, hem de Çaycuma’ya hizmeti geçmiş diğer insanlarımız için yararlı sonuçlar doğurmasını istiyorum. Ülkemiz inşallah iyiye gidecek. Biz bu umudu Çaycuma’dan doğru tüm ülkeye yaymak istiyoruz” diyerek tamamladı.
ÇAYCUMA’NIN POTANSİYELLERİNİ HAYATA GEÇİRMELİYİZ
Daha sonra kürsüye gelen Çaycuma Kaymakamı Serkan Keçeli, “Ülkemizin cennet köşesi Çaycuma’mız için kalbi atan insanları bir araya getiren bu etkinlik benim gözümde çok anlamlı. Türkiye’nin her şehri, her ilçesi böyle bir etkinliği yapmayı çok istiyordur. Öyle tahmin ediyorum ki, belediye başkanları, kaymakamlar, sivil toplum örgütleri ‘Ah şu hemşehrilerimizi bir araya bir toplayabilsek’ diye aralarında çokça konuşuyorlardır. Ama çok şükür ki biz ikincisini gerçekleştiriyoruz. Ben başta belediye başkanımız, Savaş başkanımız olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Çaycuma doğal güzellikleri, fiziki yapısı, yeşili mavisi, endüstri, ve tarım potansiyeli ile çok büyük potansiyele sahip. Bizlere düşen görev hızlı bir şekilde bu potansiyeli harekete geçirmektir. Bunu başarmak için siz değerli Çaycumalıların çok büyük katkısı olacağını düşünüyorum. Çaycuma’dan yetişen nice büyük değerlerimiz var. Biz Çaycuma’da bitlik ve beraberlik sağlarsak Çaycuma daha büyük Çaycuma olacak. Bu yılki etkinliğimiz çok daha katılımlı ve kapsamlı oldu. Pes etmeden devam edip, festival havasına dönüştürmemiz lazım. Katılan herkese teşekkür ediyorum” dedi.
NE MUTLU Kİ BİZİM ÇAYCUMA’MIZ VAR
Açılış konuşmalarının ardından herkesin katılımıyla yapılan forumun moderatörlüğünü de üstlenen Prof. Dr. Erol Köktürk “Çaycuma’ya uzaklardan bakış” adlı bir sunum yaptı. Köktürk, yakınlarda yitirdiğimiz gazeteci Hasan Ataman’ı saygıyla anarak başladığı konuşmasında, “1980’li, yılların sonunda şimdiki Yıldız teknik Üniversitesinde bir bayram öncesinde asistan olarak işe başladım. Arkadaşlarımdan bir tanesi, ‘Bayramda ne yapacaksın?’ diye sordu. Hiç duraksamadan ‘Memlekete gideceğim’ dedi. Birden sustu, yüzünde bir hüzünle ‘Benim memleketim yok’ dedi. Bir yerde doğmuş, babasının görevi nedeniyle başka başka yerlerde okumuş, bu nedenle memleketim diyebileceği bir yer yokmuş. Ne mutlu ki bizim Çaycuma’mız var” dedi.
KADIOĞLU KAZILARI DEVAM EDERSE TARİH YAZIMI BAMBAŞKA OLACAK
Sunumunda Çaycuma’nın tarihsel gelişimi üzerine bilgilere de yer veren Köktürk, “İlçemizde 3 bin yıllık Tios antik kenti var. ‘Hadi bu akşam Filyos’a gidelim, bir balık yiyelim’ deyip antik tiyatronun üzerinden geçerken hep içim acır. ‘Bu antik tiyatroya neden açığa çıkaramadık?’ sorusuyla boğuşur dururum. Bir rastlantı sonucu Kadıoğlu’nda bulunan yerleşim alanı da gösterdi ki, buralarda büyük medeniyetler yaşamış. Buralarda kazıların sürdürülmesi durumunda Çaycuma’nın tarih yazımında önemli değişikler olacağına inanıyorum. Çaycuma’nın çeşitli tarihsel dönemleri var. Salnamelerde Zonguldak’ın, Çaycuma’nın iskelesi olduğu yazılı. Her zaman önemli bir yerleşim birimi olan ilçemizde Rum hemşehrilerimiz de yaşamış. Ne yazık ki bu vatandaşlarımızı biz kaçırmışız. Bu zenginlikleri korumamız gerekiyordu” diyerek sürdürdü.
BÜYÜKLERİMİZ KORUMAYA ÖNEM VERMEDİ
Sunumunda eski Çaycuma’dan görüntüler de yansıtan Köktürk, “Kimlikli bir kent olan Çaycuma özellikle Kâğıt Fabrikası’nın kurulmasının ardından betona esir oldu. Bunu içime sindiremiyorum. Güzelim evlerin yerinde şimdi beton yığınları var. Koruyamadık. Korumacılık kültürü ne yazık ki gelişmedi. Büyüklerimiz korumaya önem vermedi ne yazık ki. Çaycuma’da üç önemli kent unsuru var. Birincisi yeşil, buraların yeşili öyle herkesin diline doladığı yeşil değil, her şeye adını veren bir kimlik unsuruydu. Yazar Mehmet Seyda, ‘Hele ilkyaz gelmesin, Bursa’nın ünlenmiş yeşilliği kaç para eder. Çaycuma boydan boya yemyeşil kesilir’ diyor. Biz bu yeşilimizi doğal peyzajımızı ne yazık ki kaybettik. İkinci kimlik unsuru Filyos Çayı. Hangimiz kaç saatimizi, yılda kaç günümüzü Filyos Çayı kenarında geçiriyorsunuz? Dünyanın hiçbir yerinde, hele ki Avrupa’da içinden geçen doğal suyolunu kullanmayan bir şehir göremezsiniz. Biz yalnızca köprüsünden geçiyoruz, başka da hiçbir bağımız yok o suyoluyla. Bunun değerini hiç bilemedik. Çocukluğumda Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın atıkları yüzünden dere, günlerce balık ölüsü akardı. O zamanlar eğlenceydi bizim için. Am artık değil. Bu nedenle ‘Irmaktaki Cinayet’ başlığıyla bir yazı bile kaleme aldım.
IRMAKTA BİRLİKTE YIKANDIĞIMIZ KÖMÜŞLER NEREDE?
Üçüncü kimlik unsurununsa yoğurt olduğunu söyleyen Köktürk, “Bizim çocukluğumuzda ırmakta birlikte yıkandığımız kömüşler nerede? Çocuklarımız hiç kömüş görüyor mu? Kimlik unsurumuzu parlatmamız gerekirken yok etmişiz, bunların güçlendirilmesi lazım. Benim çocukluğumda şimdiki Şehir Parkı’nın olduğu yerde eski bir gazino vardı. Ben çocukluğumda amcalarımızın orada oynadığı tiyatro oyunlarını izlerdim. Sinemalar sosyalleşme ortamımızdı, bütün aileler birbirini orada görüşürdü. Perde aralarında çekilişler yapılırdı. Bütün bu sosyalleşme araçlarını yok ettik. Çaycuma pek çok kültür insanı yetiştirdi. Bunca insanın yetiştiği yerde bir maganda Hüseyin Çakır’ın heykelini kırdı. Kınıyorum o magandayı. Magandalık, kültürün, sanatın yara aldığı, haksızlığın, hukuksuzluğun olduğu ortamlarda boy veren bir şeydir. Sanat, hukukun bile olmadığı, her türlü haksızlığın olduğu ortamlarda direnme aracına dönüşür. O yüzden Çaycuma’nın sanatı, sanatçıları yaşatılmalıdır” dedi.
HEMŞEHRİLİK YALNIZLAŞAN İNSANIN DAYANIŞMA ARACIDIR
İzleyicilere, “Kaç taneniz İstanbul’da, Ankara’da bir Çaycumalı ile karşılaştığınızda hemşehrim diye içinize sokmak istiyorsunuz?” sorusunu yönelten Köktürk, “Hemşehrilik bir dayanışma aracıdır. Kendi sıkıntılarını aşmada yalnız kalan insanın bu ortamlarda tutunacak el arayışıdır. Bizim buraların belki kendine yeter toplum olmasından dolayı bu hemşehrilik kültürü gelişmedi. Ama gelişmesi lazım. O nedenle bu buluşmayı önemsiyorum. Geliştirmeliyiz ve daha ileri boyutlara taşımalıyız. 1980’li yıllarda bizim bir Zonguldaklılar Derneğimiz vardı. Üye sayısı hiçbir zaman 150’yi geçmedi. Oysa 2012 yılına kadar Zonguldak’ın köylerinden 106 bin kişi ayrılmış. Bunun 57 bini ilimizdeki kentsel alanlara, diğerleri de başka yerlere yönelmiş. Eğer bu biz bu nüfus hareketlerini doğru okuyabilmiş olsaydık, ona göre göre bir kentleşme stratejisi geliştirir, insanlarımıza çağdaş yaşam mekânları, istihdam olanakları sunardık. Diğer kentlere göç eden hemşehrilerimiz kendi iç dayanışmalarını güçlendirmek için örgütler kurdu. Bugün İstanbul’da 72 bin Zonguldaklı yaşıyor. Bizin onlarla dayanışmalarımızı güçlendirmemiz lazım” dedi.
DEĞİŞİMİN SEYİRCİSİ DEĞİL, AKTÖRÜ OLUN
Sunumun son bölümünde, ilçedeki değişimi “Geleceğin Çaycuma’sı yaratılıyor, farkında mısınız?” sorusu etrafında şekillendiren Köktürk, “Dışarıda uzmanlaşmış pek çok insanımız var. Çeşitli uzmanlık alanlarında küçük küçük çalıştaylar, sempozyumlar düzenleyerek onların katkılarını Çaycuma’ya taşıyabiliriz. Erken kaybettiğimiz Hasan Ataman, bizi bir Tarih Araştırmaları Merkezi kurmaya itebilir. Bir gelecek yaratılıyor burada. Sizden ricam bu değişimin seyircisi değil, aktörü olun. Değişimi evinizin balkonundan, İstanbul’dan izlemeyin. Aktif öznesi olun, katkı sunun. Böyle davranmamız gerekir diye düşünüyorum. Akılların ve gönüllerin buluşması denilerek
adı bile çok güzel konulmuş bu etkinlikte siz bir taraftan duygularınızı, anılarınızı, yaşadıklarınızı dile getirirken, geleceğin kurulmasına nasıl katkı sunabiliriz sorusuna da yanıt vermenizi diliyorum” diyerek tamamladı.