Çaycuma Belediyesin konuğu olarak Şair Z. Hakkı Zariç ile birlikte Çaycuma’ya gelen Adnan Özyalçıner, baskıcı iktidarlara karşı yalnızca siyasal değil, kültürel başkaldırının da gerekli olduğunu söyledi.
Çaycuma Belediyesinin Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) Eğitim Sen düzenlediği “a’dan yeni e’ye dergiler” başlıklı söyleşileri Belediye SEKA lokalinde yapıldı. Yazar Adnan Özyalçıner ve şair C.Hakkı Zariç’in konuşmacı olduğu söyleşilere ilgi büyük oldu. Özyalçıner, 1956 yılında ‘a’ dergisini çıkarırken “Amacımız hem baskıcı iktidara hem de edebiyatın iktidarına karşı çıktık. Hem iktidarı hem de edebiyatı değiştirmek istiyorduk” derken, Zariç ise “Orhan Kemal’le ilgili düzenlenen bir gecede, kürsüye çıkan Melih Cevdet, ‘Orhan Kemal gibi bir edebiyatçı yaratmış ülkenin geleceğinden ümit kesilmez’ dedi. Biz de aynısını şimdi söylüyoruz; ‘a’, yeni a’, ‘Küllük’, ‘Evrensel Kültür’ ‘Yeni e’ gibi dergileri çıkarmış bir ülkenin geleceğinden ümit kesilmez” dedi. Etkinliğe Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Eğitim-Sen İl Sekreteri İsmet Akyol, Eğtim-Sen Çaycuma Temsilcisi Gökhan Taner Günsan, KÖY-KOOP genel merkez yöneticisi Bayram Cura ile edebiyata ilgi duyan çok sayıda Çaycumalı katıldı.
10’AR LİRA VEREREK DERGİYİ ÇIKARIYORDUK
Konuşmada ilk sözü alan Yazar Adnan Özyalçıner her baskıcı döneme bir kültürel başkaldırı da olduğunu söyleyerek, 1956 yılında Demokrat Parti’nin en baskıcı döneminde hem siyasal, hem de kültürel başkaldırı olarak çıkardıkları “a” dergisinin serüvenini anlattı. Özyalçıner, “Ben, Kemal Özer ve Konur Ertop’la birlikte Türkoloji’de okuyorduk. Onat Kutlar, Doğan Hızlan, Hilmi Yavuz da hukuktaydı. Biz farklı dergilerde yazılar yazıyorduk. Hepimiz birbirimizi buralarda çıkan yazılarımızdan tanıyorduk. Adnan Menderes hükümetinin baskıyı iyice artırdığı 1956 yılında, Beyazıt’ta, Çınaraltı Kahvehanesinde bir araya geldik. Öğrenciler, sol örgütlenmeler bu baskıya karşı yürüyüşler, eylemler düzenliyordu. Biz bu eylemleri olumlu bulmakla birlikte bir kültürel başkaldırının da yaratılması gerektiğini düşünüyorduk. Bir dergi çıkarmaya karar verdik. Adına “a” koyduğumuz derginin baskı masraflarını karşılamak için, hepimiz her ay 10’ar lira vermeyi kararlaştırdık. Aramızda Edip Cansever de vardı. Ondan 20 lira alıyorduk. Çünkü onun Kapalıçarşı’da bir antikacı dükkanı vardı. Dergide birçok yazar yetişti. Cüneyt Arkın Fahrettin Cüreklibatur adıyla ilk öyküsünü “a” dergisinde yayınladı. Yılmaz Pütün (Güney) ise iktisat fakültesinde okuyordu. Yılmaz hepimizin arkadaşıydı, Yılmaz Pütün adıyla onun da yazıları “a dergisinde yayınlandı.” dedi.
27 MAYIS’TA DEMOKRASİ GELDİĞİNİ SANDIK
Amaçlarının hem Demokrat Parti iktidarını, hem de edebiyattaki hakim anlayışları değiştirmek olduğunu söyleyen Özyalçıner, “Siyasal iktidara karşı olduğumuz gibi edebiyatın iktidarına da başkaldırdık. O dönem edebiyatta alışılmış basmakalıp bir gerçekçilik anlayışı vardı. Artık gerçekçilik de yozlaşmıştı. Edebiyatın iktidarına bu anlamda karşı çıkmak gerekiyordu. Dergi çok tutuldu. Yayımını 27 Mayıs’a kadar sürdürdük. Biz 27 Mayıs’ta demokrasi geldiğini sandık. Bunu kutlamak için ‘Özgürlük’ özel sayısı çıkardık. 20 bin basarak tüm üniversitelere ücretsiz dağıttık ve bu sayı ile derginin yayımına son verdik. Biz özgürlükler geldi zannettik ama aradan geçen 2-3 yılın ardından o özgürlüklerin gelmediği anlaşıldı. Türkiye hızla başka yöne doğru kaydı. 12 Mart’ın hemen ardından baskının iyice yoğunlaşması üzerine aynı kadro bu kez Gazeteciler Cemiyetinde bir araya geldik. Ne yapabiliriz diye birbirimize sorduğumuzda hepimizin yanıtı dergiyi yeniden çıkarmak oldu. Bu kez dergiyi ‘Yeni a” adıyla çıkaracak, şayet o da kapatılırsa ‘Yine a’ adıyla yolumuza devam edecektik” dedi.
RIZA ZELYUT, IŞIL ÖZGENTÜRK, HASAN KIYAFET, İLK YAZILARINI BİZİN DERGİDE YAYIMLADI
Özyalçıner konuşmasını, “Yeni a’nın ilk sayısı 1 Mayıs 1972’de yayınlandı. Kemal Özer, ben ve Ülkü Tamer derginin teknik kadrosunu oluşturuyorduk. Hepimizden yaşı daha küçük olan Refik Durbaş Yazı İşleri Müdürü oldu. Ferit Öngören’le Ülkü Tamer de derginin yapımcılarıydı. 12 sayfalık tabloid gazete şeklinde yayınlamaya başladık. Daha sonra da 16 sayfaya çıkardık. Derginin çıkış amacı geniş etkileriyle karşı karşıya bulunduğumuz burjuva batı kültürüyle hesaplaşmak, geleneksel ve aktüel sanatımızın köklü eleştirisini gerçekleştirmek ve bütün bu çalışmaları yaparken halkımızın mücadelesiyle dayanışma sağlamaktı. Sınıf kökenleri sağlam bir kültürün ve sanatın oluşmasında katkıda bulunmaktı. Hem siyasal hem edebi olarak daha ilk başta olduğu gibi kültürel bir başkaldırıydı. Bu amaçla gündemi takip edip pek çok özel sayı çıkardık. Toprak reformunun konuşulduğu zamanda ‘toprak’ özel sayısını, 50 bininci gurbetçi Almanya’ya giderken ‘göç’ özel sayısını çıkardık. Yeni yazarları aramıza katmaya özen gösterdik. Rıza Zelyut, Işıl Özgentürk, Hasan Kıyafet, ilk yazılarını, ‘eylemsiz okurdan eylemli okura’ başlığıyla yayımladığımız okur köşesinde yayımladı. Bu dergiyi biz beş bin basıyor ve tamamını satıyorduk. Şimdi hayal bile edemiyoruz ama hiç iademiz de yoktu” dedi.
BİR YAZIM YÜZÜNDEN DERGİ KAPATILDI
Derginin, 1974 yılında yayımladıkları “Nazım Hikmet” özel sayısında kendisinin yayımladığı bir yazı nedeniyle kapatıldığını söyleyen Özylaçıner sözlerini, “Ben o zaman propagandası yapmak suçundan 7 buçuk ile 15 yıl arasında değişen hapis istemiyle yargılandım. Savcı tutuklanmamızı istemedi. Avukatım Burhan Apaydın’dı. Bunun bir katkısı olmuştur muhakkak. Ama 12 Eylül’de de Türkiye Yazarlar Sendikası davasında 18 yazarla birlikte yargılandık. Orada da tutuklanmadık. Bunu şunun için söylüyorum, bugün aynı suçlamalar söz konusu olsa hepimiz tutuklu yargılanırdık. ‘Yeni a’ kapanınca ‘Yine a’yı çıkarmamız mümkün olmadı. Bu ancak ‘Yeni e.’ye nasip oldu” diyerek tamamladı.
CUMHURİYETİN KURULUŞ SÜRECİNDE DE AYNI SIKINTILAR YAŞANDI
Daha sonra söz olan Şair Z. Hakkı Zariç ise, Resimli Ay dergisinden Yazko Edebiyat’a, Küllük’ten Evrensel Kültür’e edebiyatımız için önem taşıyan ancak bugün çeşitli nedenlerle yayın hayatını sürdürmeyen dergileri anlattı. Zariç, “Bugünkü koşullar da Adnan ağabeyin anlattıklarıyla neredeyse birebir aynı. Cumhuriyetin kuruluş sürecinde de aynı sıkıntılar yaşandı. Cumhuriyetin fikirlerini yayan birçok gazete ve dergi yayın hayatına başladı. İktidar kendi medyasını korumak ve büyütmek istiyordu. Bugünkü ‘yandaş medya’ kavramının alt paradigmasını ta o günlerde görmek mümkün. İktidar kendi sesini, kendi gerçeklerini, kendi doğrularını ya da iddialarını yayınlaması için her zaman kendine yakın bir basın oluşturmak için çaba gösterdi. Bugün koşullar farklı olsa da nedenler aynı.” dedi.
EVRENSEL KÜLTÜR’ÜN 25 YILINI BÜTÜN İNSANLIK TARİHİ OLARAK DÜŞÜNMELİYİZ
Edebiyatın atardamarı olan dergilerin Türkiye’de sürekli olarak kovuşturmaya uğradığını söyleyen Zariç, “Evrensel Kültür, sosyalist gerçekçi bir dergi olarak 299 sayı çıktı. Tam 300. sayının hazırlıkları içindeyken bir KHK ile kapatıldı. 25 yıllık bir birikim nereye gidebilir. Aslına bakarsanız bizlerin kendi yaşlarıyla ölçülmemesi gerekiyor. Herkes bütün bir insanlık tarihi kadar yaşlıdır. Dolayısıyla ‘a’ dergisi de ‘Evrensel Kültür’ dergisi de bütün bir insanlık tarihinin kültürel birikimini kültürel mirasını omuzlayacak güçte dergilerdir. Evrensel Kültür’ün 25 yılını bütün bir insanlık tarihi olarak düşünmek lazım. Şimdi ise insanlık tarihinin kültürel birikimini “Yeni e” üstlenmiş durumda. Orhan Kemal’le ilgili düzenlenen bir gecede, kürsüye çıkan Melih Cevdet ‘Orhan Kemal gibi bir edebiyatçı yaratmış ülkenin geleceğinden ümit kesilmez’ dedi. Biz de aynısını şimdi söylüyoruz; ‘a’, ’yeni a’, ‘Evrensel Kültür’, ‘Küllük’, ‘Yeni e’ gibi dergileri çıkarmış bir ülkenin geleceğinden ümit kesilmez. Böyle bir lüksümüz yok. Edebiyat olduğu sürece, edebiyat ısrar ettiği sürece, edebiyat devrimci bir çizgide, muhalif bir çizgide kendisini var etmeye devam ettiği sürece geleceğimizden ümidimizi kesemeyiz” diyerek tamamladı.
Özyalçıner ve Zariç söyleşinin sonunda okurlarına kitaplarını imzalarken yazarlara teşekkür eden Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı kendilerine Çaycuma üzerine yazılmış kitaplardan oluşan bir set armağan etti.